23 Eylül 2024 Pazartesi

'Sayın Öcalan üzerindeki tecrit normalleştirilemez'

Leyla Güven, Sebahat Tuncel ve 300'ü aşkın açlık grevindeki tutsağın durumuna dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan DBP PM üyesi Halide Türkoğlu, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin normalleştirilemeyeceğini vurguladı.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevleri ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel'e ilişkin DBP Genel Merkez binasında basın toplantısı gerçekleştirildi.
 
'TALEPLER GÖRMEZDEN GELİNİYOR'
 
Toplantıda konuşan DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve DTK eski Eş Başkanı Selma Irmak'ın 15 Ocak itibariyle açlık grevi eylemine başladığını hatırlattı. Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış tecride dikkat çeken Arslan, "Türkiye'de sorunların demokratik çözümleri ile ilgili tüm talepler görmezden gelinerek, Türkiye siyasi kaos içine sokuluyor ve kriz yaşatılıyor. Sayın Öcalan şahsında geliştirilmek istenen tecrit politikası, Sayın Öcalan'ın temsil ettiği Kürt halkı üzerinde geliştirilmek istenen tecrit politikasıdır" dedi.
 
'2013'TE SAYIN ÖCALAN KÜRTLERİN LİDERİ OLARAK MUHATAP ALINDI'
 
AKP'nin tecrit ile Kürt sorununu boğmayı amaçladığını ifade eden Arslan, "Ne olursa olsun Kürt sorununun demokratik çözümü ile programlarının olmadığını ifade etmeye çalışıyorlar. AKP hükümeti başta Kuzey Kürtleri olmak üzere tüm Kürtlerle ilgili, 'Kürt kardeşlerim' dese de, bu durum yeminli Kürt düşmanlığı politikalarından kaynağını alıyor. Sayın Öcalan'ın sıradan bir tutuklu olmadığını sadece bizler değil, dünya kamuoyu bilmektedir. En iyi AKP hükümeti biliyor. 2013 ile 2015 tarihleri arasında Sayın Öcalan ile geliştirilen diyalog ile, Sayın Öcalan Kürtlerin lideri olarak muhatap alınıp, görüşmeler gerçekleştirildi" diye konuştu.
 
'TEMEL KRİZLERIN AŞILMASI İÇİN GÖRÜŞME BAŞLATILMALIDIR'
 
2013 ile 2015 yılları arasında yürütülen Öcalan ile diyalog görüşmelerini hatırlatan Arslan, "Sayın Öcalan'ın Türkiye'nin demokratikleşmesi ile ilgili görüşlerine Türkiye halkları şahittir. Türkiye'nin temel krizlerinin aşılması için görüşleri önemlidir. AKP'nin şu an içerisinde bulunduğu durum, Türkiye halklarına hiç bir katkısı yoktur. Çözüm görüşmeleri sürecinde yetersizlikler olabilir ama bu topraklara cenazeler gelmedi. Huzurun ve barışın gelişebileceğine ilişkin görüşler belirdi. AKP kendi iktidarını geliştirmek için toplumdaki bu beklentiye karşı Sayın Öcalan ile tecrit uygulayarak, demokratik havayı tersine çevirmiştir" şeklinde konuştu.
 
'DEMOKRATİK SİYASETE AKP TARAFINDAN FIRSAT VERİLMİYOR'
 
Arslan, başta Leyla Güven olmak üzere Sebahat Tuncel'in içerisinde olduğu yüzlerce açlık grevi eylemcisinin, bu tecridin sonlandırılmasını talep ettiklerini kaydetti. Arslan, "Açlık grevi temel talebi Sayın Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılmasıdır. Talepler, yasaların uygulanmasını ifade ediyor. Bu topraklarda eğer bedel verilecekse, siyasal sorumluğunu bizler üstümüze alıyoruz, devlet bu işin ciddiyetinin farkına varsın mesajı veriliyor. Toplumun seçmiş olduğu öncüleri, milletvekilleri, siyasetçileri, halka ve hükümete bu mesajı veriyor; eğer yaşamlar feda edilecekse, bizler canımızı gönüllü vermeye hazırız diyor. Açlık grevi intihar değildir, bedel verilecekse bedeli biz veririz tutumudur. Demokratik siyasete AKP tarafından fırsat verilmemektedir. Sözün yere düştüğü yerde açlık grevi tutumu geliştirilmiştir" diye kaydetti.
 
'HER AN CEZAEVLERİNDEN OLUMSUZ BİR HABER GELEBİLİR'
 
Açlık grevlerine ve tecride karşı herkesin demokratik tepkisini ortaya koyması gerektiğine dikkat çeken Arslan, "AKP'nin bu noktadaki tutumu bizler açısından çok nettir. Her an cezaevlerinden olumsuz bir haber almak ile karşı karşıyayız. AKP sağır ve lalı oynamaktadır. Hükümet bir an önce açlık grevi eylemcilerinin taleplerini karşılaması gerekirken, tabutların çıkmasını beklemektedir. Kürdistan ve Türkiye halkları talebin karşılanması için AKP hükümetine baskı yapmalıdır. AKP'yi bu tecrit politikasından vazgeçirmesi gerekiyor. Cezaevlerinden duymak istemediğimiz haberler geldiği zaman, bizlerin ortak yaşam alanlarına ciddi zarar verecektir. AKP'nin inatlaşma tutumu olmamalıdır. Kimse cezaevlerinden gelecek bir haberi beklememelidir" çağrısında bulundu.
 
 
Arslan'ın ardından basın açıklamasını DBP PM üyesi Halide Türkoğlu okudu. Türkoğlu, Türkiye'de AKP-MHP iktidarının kurumsallaşmaya çalıştırdığını kaydederken faşizm politikalarının demokratik siyaseti hedef alarak gün be gün toplumu olmadığı bir şekilde kaosa sürüklediğini söyledi. Türkoğlu, "Gerek içerde başta Kürtlere ve halkların demokratik yaşamına özel savaş politikalarıyla müdahalede bulunan AKP-MHP faşist ittifakı, dışarıda Kürtlerin öncülüğünde gerçekleştirilen birçok demokratik kazanımı ve yeni yaşamı örme mücadelelerine karşı açık savaş politikalarını yürütmektedir. Bu tecrit sistemine karşı demokratik siyaset yapan kurumlar cezaevlerine kapatılarak ve özel savaş stratejileri ile toplumsal direnişi kırmaya dönük AKP Hükümetinin kurguları çeşitli biçimlerde kendisini göstermiştir" dedi.
 
Leyla'nın açlık grevinin 77'nci gününde olduğuna dikkat çeken Türkoğlu, Hewler'de HDP üyesi Nasır Yağız'ın açlık grevinin 64'üncü gününde, cezaevlerindeki siyasi tutsakların 39'uncu gününde ve Strasburg'daki eylemcilerin 38'inci gününde olduğunun altını çizdi. Türkoğlu, son olarak 15 Ocak tarihinde greve başlayan DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve HDP eski milletvekili Selma Irmak'ın da açlık grevinin 9'uncu gününde olduğunu hatırlattı. Türkoğlu, 300'e yakın siyasi tutsağın süresiz-dönüşümsüz açlık greviyle bedenlerini ortaya koyarak hükümeti sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdıklarına vurgu yaptı. 
 
Türkoğlu son olarak, "Leyla Güven'in ve siyasi tutsakların direnişlerine cevap olmak için mücadeleyi yükseltmek başta demokratik siyaset yapan bizlerin ve demokrasi savunucularının temel gündemi ve mücadele alanıdır. Sayın Öcalan'ın ailesi ve avukatları ile görüş hakkı temel bir haktır. 20 yıldır Sayın Öcalan üzerinde uygulanan insanlık suçu olan tecrit normalleştirilemez, kabul edilemezdir. Başta DTK Eş Başkanı Leyla Güven ve Eş Genel Başkanımız Sebahat Tuncel'in ve yüzlerce Kürt siyasi tutsağın talebi tüm Kürt halkının, tüm Türkiye halklarının ve insan haklarını savunan tüm kesimlerin talebidir. Bu yönüyle açlık grevlerinin kritik aşamayı geçmiştir" diyerek kamuoyuna ve hükümete duyarlılık çağrısında bulundu.  
 
TUTSAKLARA KARTPOSTAL GÖNDERİLDİ
 
Yapılan açıklamanın ardından DBP'liler, PTT'ye giderek tutsaklara kartpostal gönderdi. Gönderilen kartpostallarda şunlar yazıldı:
"Sessiz çığlık… Sözün anlamını yitirdiği zamanlarda duruştur, her şeyi anlatan! Her susuş korkaklıktan değil! Sözün anlamını yitirdiği zamanlar,  duruş ancak hakikati ifade eder. Kürde dayatılan zulme karşı gözlerin kör, kulakların sağır olduğu zamanlarda söz yetmez. Ancak sessiz çığlık ve direniş olmak gerekir yüreklerde. İnsanlığa yaşam sunmuş, Ülkemizin topraklarında boğulmak istenen Kürdün çığlığı olmaktır duruşunuz… Bu duruş Kürdün Hawarı, çığlığı ve isyanıdır."