2 Ekim 2024 Çarşamba

Serhat Rojavalı yazdı | KDP ne yapmak istiyor?

KDP bir akıl tutulması yaşıyor. Kürt halkına ve gerillasına karşı işledikleri suçların hesabını veremez duruma geldi. Artık Başur halkı da her geçen gün KDP'nin işbirlikçi tutumunu daha net görüyor. Hesap sorma bilinçleri gelişiyor. Tepkiler ve protestolar artıyor. Şeladize, Süleymaniye, Zaxo ve başkaca bölgelerden Güney Kürdistan halkı, işgal ve katliamların ortaklarından birinin KDP olduğunu biliyor. Yakılan ormanların, boşaltılan köylerin sorumlusunun KDP'nin izlediği işbirlikçi çizgi olduğunu anlıyor.

Kürt halkı için ulusal birlik kaçınılmaz bir hale geldi. Bu yönde belli adımlar atıldı. Dört parça Kürdistan'da halk arasında ulusal birlik isteği de giderek artıyor. Tam da böyle bir zamanda, iki açıklama peş peşe geldi. Birisi ABD'den, diğeri KDP'den. Birbirini tamamlayan açıklamaların tesadüf olmadığı ortada.

Sömürgeci faşist Türk devleti, tüm Kürtleri, özgürlük mücadelesini ve kazanımlarını hedef almış durumda. Elbette bunu tek başına yapmıyor. Başta ABD emperyalizmi ve sömürgeci bölge devletlerinin desteği ve onayıyla yapıyor. İşbirlikçi çizgide duran Başur'da KDP, Rojava'da ENKS ve Bakur'da bunların uzantıları ile beraber, Kürt özgürlük mücadelesinin elde ettiği kazanımlara saldırıyorlar. Mücadeleyi sürdüren, kazanımları korumaya çalışan güçleri tasfiye etmek istiyorlar.

Sömürgeci Türk devletinin, Medya Savunma Alanları'nda üslenen gerilla güçlerine ve Kürt halkına saldırması KDP'den bağımsız yaşanmıyor. İşbirlikçi KDP'nin tüm desteklerine rağmen gerilla direnişi sürüyor. İşgalciler, üç aya yakın süredir Heftanin'de zorlanıyor. KDP gösterilen bu direnişten rahatsızlık duyuyor. Bunu, PKK yöneticilerine, gerillaya yönelik kullandığı saldırgan dilinden anlamak mümkün. Direnişin sürmesi KDP'nin işbirlikçi yüzünü daha fazla gün yüzüne çıkarıyor. İşbirlikçi KDP kendini Kürt halkının temsilcisi olarak lanse ederse etsin, işgalcilerin Kürt halkının kolektif kazanımlarına saldırırken, topraklarını işgal ederken sessiz kalıyorsan, Kürt halkının temsilcisi olamaz. Halklar gözünde işbirlikçisindir ve bu suç affedilemez.

KDP, bedeller ödenerek elde edilen kazanımlara karşı işlediği suçlarını gizleyemez ve üzerini örtemez duruma geldi. İşte bu nedenle, saldırgan bir dil kullanıyor.

ABD emperyalizmi, sömürgeci Türk devletinin; Şengal, Maxmur ve Medya Savunma Alanlarına yönelik saldırılarını onaylıyor. KDP ve sömürgeci faşist Türk devleti de aldıkları bu onayla, gerilla güçlerine yönelik askeri operasyonları, hava saldırılarını sürdürüyor. Bunu 19 Ağustos tarihinde Washington'da yapılan ABD-Irak stratejik görüşmelerinde de ortaya koydular. Toplantıya katılan ABD Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu'dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Joey Hood; "PKK'nin Şengal'deki varlığı hakkında Irak ve Türkiye'nin birlikte çalıştığını görmek istediklerini" ifade etmişti. Hood devamında şöyle demişti: "Şengal gibi yerler, aralarında PKK'nin de bulunduğu düzensiz silahlı gruplardan arındırılabilir ve orada halkın yararına çalışacak, halk tarafından kabul edilecek bir sivil idare kurulabilir."

Bu sözler, Şengal'i, özerk yönetimi ve savunma gücü YBŞ'yi doğrudan hedef göstermek anlamına geliyor. Faşist Türk devletinin saldırılarını onay verdiklerinin mesajını veriyor.

ABD-Irak görüşmesinden bir hafta sonra ise; 25 Ağustos günü KDP'nin yayın organlarında, KCK ve PKK yöneticilerini, YBŞ ve gerilla güçlerini hedef alan bir yazı yayınlandı. Bu tabi ki tesadüf değildi. KDP de kendi cephesinden Kürt özgürlük mücadelesinin geriletilmesi ekseninde politik saldırıya katılıyordu. Şengal'de Ezidi halkımızın direnişle elde ettiği kazanımları ve savunma gücü YBŞ'yi hedef gösteren KDP açıklamasında, "Şengal, peşmerge güçlerinin kahraman operasyonu ile kurtarıldıktan sonra, PKK güçleri, Şengal ve çevresine gelip bir parçayı kopardılar, orada kanton ilan ettiler" deniliyor.

KDP'nin, faşist DAİŞ çetesi Şengal'i işgal ederken arkalarına bile bakmadan kaçan peşmergeleri kahraman ilan etmesi bir yana, bir de bölgede verilen direnişi çarpıtarak, kendilerinin direndiğini öne sürüyor. Direnişe öncülük eden PKK gerillalarının halen Şengal'de olduğunu ileri sürüyor. Oysa ki PKK çok önce bölgeden çıktıklarını resmen açıklamıştı. Ancak KDP, bilinçli olarak, Şengal özerk yönetimi ve savunma güçlerini hedef gösteriyor. Çünkü biliyor ki, Şengal halkı KDP'nin işgal saldırıları döneminde kaçtığını, onbinlerce Ezidiyi katliamla yüz üstü bıraktığını hatırlıyor ve tutum alıyor.

İki açıklama var. Birini ABD, diğerini KDP yayınladı. Birbirinden farkları nedir? Dil aynı, söylem aynı, tehdit aynı. İkisi de, halkın kazanımlarının yok etmeyi esas alıyor, halkın örgütlülüğünü hedef gösteriyor. Bu saldırgan dil ve tutumdan güç alan işgalci Türk devleti de Şengal'e yönelik saldırıları için zemin buluyor. Direnişin önde gelen komutanlarını, savaşçılarını katlediyor. Sivil yerleşim alanlarını bombalıyor.

ABD'de yapılan toplantıda bir gazetecinin, Türk devletinin işgal saldırısına ilişkin "ABD Türkiye'yi bu saldırılarından caydırmak için neler yapıyor" sorusuna ABD'li yetkilinin verdiği yanıt dikkat çekici: "Türkiye ve Irak'ın PKK'nin Kuzey Irak'taki varlığıyla ilgili sorunları çözmek için yakın bir işbirliği içinde çalışmasını istiyoruz."

KDP'nin 25 Ağustos tarihli açıklamasında da aynı içerik şu sözlerle ifade ediliyor: "KCK burada olduğu için Türkiye Cumhuriyeti, Başure Kürdistan'a saldırıyor."

Barzani çizgisi, PKK ve KCK'yi Kürdistan'ın diğer parçalarından uzak tutmak ve PKK'nin Medya Savunma Alanları'ndaki hakimiyetinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmek için hep "KCK, Kuzey Kürdistan'da Kürtlerin bağımsızlığı için çalışmak ve savaşmak yerine" gibi ifadeler kullanıyor. O kadar ileri gidiyor ki, Türk devleti ve ABD ile işbirliği yapanların kendileri olduğunu gizleyerek, Kürt özgürlük hareketinin "Kürt sorununun önündeki engel olarak bölge devletleri tarafından kullanıldığını" öne sürüyor.

Fazla gerilere gitmeye gerek yok. Son beş yılda bölgede yaşanan gelişmeler, kimin bölge devletleri ile işbirliğini derinleştirdiğini, kimin devletlerce kullanıldığını gözler önüne seriyor. Yaşananlar, kim Kürt sorununun çözümü önünde engel teşkil diyor, bu konuda net fikirler sunuyor. Ve işgalciler kimden güç alarak, Şengal, Maxmur ve Medya Savunma Alanlarına saldırıyor, açıklamalar ve icraatlar bunları açığa çıkarıyor.

KDP, Kürt halkı adına hareket ettiğini öne sürürken, Kürt halkının kazanımlarının işgal tehdidiyle yüz yüze olduğu gerçeğini göremiyor. Sömürgeci bölge devletleri ve emperyalistlerle her türlü işbirliğini yapıyor. Kendisinden olamayan tüm Kürtlere ölümü reva görüyor. KDP istiyor ki, Kürdistan'da kendinden başka hiçbir örgütlenme olmasın.

KDP bir akıl tutulması yaşıyor. Kürt halkına ve gerillasına karşı işledikleri suçların hesabını veremez duruma geldi. Artık Başur halkı da her geçen gün KDP'nin işbirlikçi tutumunu daha net görüyor. Hesap sorma bilinçleri gelişiyor. Tepkiler ve protestolar artıyor. Şeladize, Süleymaniye, Zaxo ve başkaca bölgelerden Güney Kürdistan halkı, işgal ve katliamların ortaklarından birinin KDP olduğunu biliyor. Yakılan ormanların, boşaltılan köylerin sorumlusunun KDP'nin izlediği işbirlikçi çizgi olduğunu anlıyor. Bu nedenle halk eylemleri gelişiyor. Güney Kürdistanlı gençler, yüzüne dağlara dönüyor, gerillaya katılım gerçekleştiriyor. Artık işbirlikçi çizgi halktan rıza almakta zorlanıyor. KDP, işgalci ve sömürgecilerle her türlü kirli ilişkiyi yürüterek ve halkı açlığa terk ederek saltanatını sürdüremez. Gerçekleri KDP de görüyor. Ayağının altındaki zeminin kaydığını hissediyor. Başur Kürdistan'da işbirlikçi çizgiyi mahkum eden bir gücün gelişmesi, KDP'yi korkutuyor ve daha da saldırganlaştırıyor.

KDP tarafından giderek derinleştirilen bu saldırgan politika, ne ulusal birliği kurmaya hizmet edemez. İşbirlikçi politika ile Kürt halkının kazanımları korunamaz. İşgalci saldırıların önü alınamaz. İşbirliği yeni alanların da işgal edilmesinin önünü açar. Emperyalistler ve sömürgecilerin saldırılarının önlenmesi için KDP politikalarının aşılması gerekiyor. Bedeller ödenerek kazanılanlar KDP'nin sadece kendi çıkarlarını hesap eden politikalarına kurban edilmeyecek. Buna onurlu hiçbir Kürt izin vermeyecektir.