23 Eylül 2024 Pazartesi

Şoreş: Birleşik devrim Ortadoğu'ya yayılacak

MLKP Merkez Komitesi üyesi ve Rojava Temsilcisi Zeki Gürbüz (Ahmet Şoreş), MLKP komutanlarından Özgür Namoğlu (Firat Newal) ile birlikte, işgalci burjuva Türk devletinin SİHA saldırısı sonucu 3 Ocak 2023 tarihinde ölümsüzleşti. Şoreş'in 23 Ekim 2018 tarihinde ajansımızda yayımlanan, faşist şef Erdoğan'ın İdlib üzerinden yürüttüğü Rojava'ya yönelik işgal tehditlerine ilişkin röportajını, anısına bağlılık ve güncel önemi nedeniyle kısaltarak yayımlıyoruz.

Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Şehit Serkan Taburu Komutanı Ahmet Şoreş'le Suriye ve Kuzey Suriye'deki gelişmeleri, Rojava devriminin içinden geçtiği koşulları ve İdlib meselesini konuştuk.

DEVRİM SİLAHLA YAPILIR SİLAHLA SAVUNULUR

Bir süredir, Rojava ve Kuzey Suriye kavramları birlikte kullanıyor ve genişlemekte olan bir devrim gerçekliğine tanık oluyoruz. Bunun askeri yansımaları nasıl oluyor? 
Rojava devrimi, Arapların yaşadığı bölgelere doğru ilerledikçe Arap, Süryani, Türkmen halklarını kapsamaya ve genişlemeye başladı. Bu, aynı zamanda devrimin iddia ve hedeflerinin de büyümesi anlamına geliyordu. Devrimin öncülüğünü yapan güçler, her geçen gün kitleselleşen bir çizgide ısrar etti. Biz de MLKP olarak devrimin savunulmasında ve devrimin genişlemesinde yerimizi aldık ve bu görevlerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Devrimin savunma güçlerinin örgütlenip büyütülmesi amacıyla askeri bir kurumlaşma olan askeri birlik çalışmalarına katılıyor, gelişiminde rol oynuyoruz. Devrimin ordusunu ve savunma güçlerini büyütüyoruz.

Suriye Demokratik Güçleri (QSD), Rojava devriminin, Kuzey Suriye devriminin özyönetiminin savunulması için kurulmuş bir ordudur. Biliyoruz ki devrim silahla, mücadele eden güçlerle kazanılır aynı zamanda onlarla savunulur. Ortadoğu'da gördüğümüz gibi politikayı silahlı araçlarla ve güçlerle yapmayan örgütlerin varlığı bile söz konusu olmayabilir. Bundan dolayı biz de MLKP olarak Rojava devriminin başlangıcında ve bugün devamında politik askeri bir kuvvet olarak yerimizi almaya devam ediyoruz.

EFRÎN ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ GEREKEN DEVRİM TOPRAĞIDIR

Devrimin Suriye'nin diğer bölgelerine yayılmasını ve mevcut politik rotasını nasıl görüyorsunuz? İdlib eksenindeki gelişmeleri bu bağlamda nereye oturtuyorsunuz?
Rojava devrimimiz, Arap topraklarına, Suriye topraklarına doğru genişleyerek devam etti. Kuşkusuz bu gelişmenin de kendine göre bir takım sınırları ve aşamaları olacaktır. Bunun karşısında egemen sınıflar özellikle Türk sömürgeciliği Efrîn'deki özgürlük alanımıza saldırarak işgal etti, geçici olarak bir çekilme hali ve yenilgi durumu yaşadık. Ama bizim için Efrîn, özgürleştirilmesi gereken bir devrim toprağı görevi olarak duruyor.

Efrîn, bir Kürt bölgesidir, İdlib ise daha çok Arapların yaşadığı bir bölgedir. Rojava devrimi bir Kürt devrimi olarak başladı, ardından Suriye'nin diğer halklarıyla birleşen bir devrim olarak genişledi. Şimdi bu devrimin gitmesi gereken yerlerden biri İdlib'dir. Maalesef İdlib'te Rojava devrimine karşı savaşan ve Suriye halklarına zulmeden çeteler var. Bunların önemli bir kısmı başta koalisyon güçleri ve onların etkin bir bileşeni olan Türkiye tarafından desteklendi, eğitildi, silahlandırıldı ve savaştırıldı. Ardından güvenli bir şekilde İdlib'e çeşitli biçimlerde taşındı. Şu anda orada korunuyor, silahlandırarak ve lojistiğini sağlayarak, uluslararası bağlamda onlar adına diplomasi çalışması yürüterek güçlendirmeye çalışıyorlar. Bu faaliyeti bizzat Türkiye yürütüyor ve Tayyip Erdoğan çetelerin başkomutanı olarak rol alıyor.

DEVRİMİ İDLİB'E TAŞIMAMIZ KAÇINILMAZDIR
Bizim devrimimiz aslında şu an Kürt ve Arap halklarının birleşik ve ortak devrimi haline geldiği için İdlib'in özgürleştirilmesi meselesi, Rojava devrim güçlerinin temel politik gündemlerinden biridir. Ama bugünkü konjonktür, güç ilişkileri, dengeler, maalesef hemen hızla İdlib'e girmemizi ve devrimi oraya taşımamızı, baskı, zulüm altında kalan halkları özgürleştirmemizi frenliyor.

İdlib bizim açımızdan, Suriye'deki savaşın güncel olarak kilitlendiği bir saha haline geldi. Dün Efrîn'di, bugün İdlib'tir. Bu kilidin açılacağı daha gerçekçi ve halkçı çözüme gideceği yer Rojava devriminin programıdır, görüş açısıdır. Şu an orada Suriye'nin, Rusya'nın, İran'ın Türkiye'nin birleşik bir programı vardır. Bir takım anlaşmalar yapmışlar, bu çerçevede adımlar atıyorlar. Bunlar orada yaşayan halkların çıkarlarına değil. Kaçınılmaz olarak biz bir gün İdlib'e gideceğiz. Bu devrimin fikri, bu devrimin kendisi İdlib'de olacaktır. Bu, kaçınılmazdır.

TÜRKLERİN BULUNDUĞU ALANLARI ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ

İdlib'teki durum, Efrîn'in özgürleştirilmesi için yürütülen mücadeleye de etkide bulunur mu?
Tabii ki, çetelerin oradaki varlığı bizim Efrîn'i özgürleştirmemiz bakımından Ortadoğu devriminin gelişimi bakımından da bir engeldir. Biz bunu bir savaş gerekçesi olarak tanımlıyoruz, tanımlamamız da gerekiyor. Çünkü bu çeteler doğrudan bize ve halkımıza karşı savaşan vahşi katliamlar ve eylemler örgütleyen bir güçtür. Bunlara karşı savaşmak, onları bu alanlardan çıkarmak temel devrimci görevlerimizden biridir. Bu yönüyle Efrîn'de belki ismi DAİŞ değildir ama Türk devletinin varlık biçimi olarak özgür topraklarımızı işgal eden çeteleri Efrîn'den çıkarmayı önümüze bir hedef olarak koyuyoruz.

Şu gerçeği vurgulamak gerekiyor. Ortadoğu'da, Suriye'de artık Kürtlerin bulunduğu alanlar özgürleştirilecek alanlar değil. Kürtler özgürlüklerini kazandılar. Buradaki devrim, Kürt, Arap birleşik devrimi olarak geliştiği için artık Arapların bulunduğu ya da yarın Farslıların da Türklerin de bulunacağı alanlar özgürleşmesi gereken alanlar olarak önümüzde durmaktadır. Biz MLKP olarak, zaten bölgesel devrimler perspektifini savunuyoruz. Ortadoğu'daki ve Suriye'deki bu gelişmeleri bu perspektiften görüyoruz. Rojava devriminde yer alışı da Ortadoğu devriminin bir başlangıcı ve devamı olarak bakıyoruz. Buradaki örgütsel, politik askeri duruşumuz da buna göredir. Varlığımız yani mücadele gerekçemizi de böyle tanımlıyoruz.

İdlib'den çeteler çıkarılacak. Artık bu görülür bir gerçektir. Türkiye ve koalisyon güçleri İdlib'te çeteleri artık tutamayacağını ve bu halde savaştıramayacağını biliyor. Türk devleti ilk önce demografik yapısını değiştirerek Efrîn'de, sonra yapabilirse Şehba, Ezaz, Cerablus hatlarında çeteleri konumlandırarak onlardan yararlanmak isteyecek. Kuzey Kürdistan'da Rojava sınır hatlarında konumlandırıp bizim devrimimize karşı bir saldırı gücü olarak kullanmaya çalışacaklardır. Biz bunun farkındayız.

HALKIMIZI DEVRİMİN KAZANIMLARINI SAVUNACAK TEMELDE MEVZİLENDİRECEĞİZ
Biz de Rojava devrim güçleri olarak, halk olarak, iki temel şey üzerinde buna karşı çalışma yürütüyoruz. Bunlardan biri askeri örgütlenme boyutumuzu geliştirmektir. En önemli temel noktalardan biri de halkımızı devrimin ve devrimin kazanımlarını savunacak temelde bilinçlendirmek, örgütlemek ve bu temelde mevzilendirmektir. Bunu belki Efrîn'de yeterince yapamadık ama bugün Rojava'nın Kuzey Suriye özyönetim alanlarının her yerinde bunu yapmaya çalışıyoruz, çalışacağız. 

Halkımız, sömürgeci güçlere, çetelere, bölge güçlerine, emperyalist çetelere ne kadar güvenilip güvenilmeyeceğini Efrîn pratiğinde test ettiği için bugün daha gerçekçi bir temelde özyönetimini, özörgütlülüğünü, özsavunmasına yoğunlaşıyor, kendi direnme gücüne ve özgürlüğü yayma bilincine odaklanıyor. En azından bu devrime öncülük edenler ve şu an bu öncülüğü sürdüren güçler bu temelde hareket ediyor. Halkımızın da önemli bir kesimi bu temelde soruna yaklaşıyor. Artık gerisini süreç belirleyecektir.