4 Aralık 2024 Çarşamba

Sur'un yıkımına birlikte hayır

Sur'a sahip çıkmak yalnızca Amed ve Kürt halkının görevi değildir. Sur biraz da Gezi'dir, Cerattepe'dir. Sur, farklı inanç ve dillerin kardeşçe bir arada yaşam bulmasıdır. Paranın ve rantın saltanatına karşı doğal yaşamın korunmasıdır. Tek adam rejiminin tek tip kültür, tek tip mimari, tek tip insan yaratma politikasına karşı çıkmaktır.
Amed Kürdistan'ın kalbi, Sur ise Amed'in hafızasıdır. Sömürgeciler, tarihin her döneminde Kürdistan'ın kalbini sökmeye ve hafızasını silmeye çalışmışlardır. Onun çok dilli, kültürlü ve inançlı yapısını ortadan kaldırmayı, teslim almayı ve tek tipleştirmeyi muradetmişlerdir. Amaçlarına ulaşmak için her şeyi mubah görmüş, zalimlik yapmaktan, binlerce insanı öldürmekten ve doğayı talan etmekten çekinmemişlerdir. İnsani, vicdani ve toplumsal değerleri çiğnemekten geri durmamışlardır.
 
Sur, 36 büyük medeniyetin izlerini taşıyan, Dört Ayaklı Minare, Surp Giragus Kilisesi, Kurşunlu Camii, Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi, Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi gibi inanç merkezlerinin bulunduğu; bir zamanlar nüfusunun büyük kısmının Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler ve Musevilerden oluştuğu, Margosyan'ın kitaplarında geçen nam-ı diğer Gavur mahallesidir.
 
Yakın dönem tarihinde ise Sur, Kürt özgürlük hareketi ve ulusal mücadeleye beşiklik etmiş, Kürt dili, kültürü ve özgürlüğü için yürütülen mücadeleye büyük bir destek ve güç vermiştir.
 
Özyönetimlerin ilan edildiği 2015 yılında ise aylarca süren çatışmalara tanıklık etmiştir. Asimilasyon, inkar, imha ve çökertme saldırılarına karşı kimliğine ve iradesine sahip çıkmıştır.
 
Sur İlçesi'nin Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş mahalleleri özyönetim direnişi döneminde adeta yerle bir edildi. Taş üstünde taş bırakılmadı. Özyönetim ilanlarında olduğu gibi daha sonrasında da Sur halkının iradesini tanımayan, hiçe sayan AKP iktidarı sözüm ona yeniden inşa etme adına yıllardır fırsat kolladığı "Kentsel Dönüşüm Projesi"ni hayata geçirirken de Sur halkına hiçbir şey sormadı. Yıkılan 6 mahallenin dışında kalan, hiç yıkımın olmadığı 12 mahalleyi daha "Acele Kamulaştırma Kararı" kapsamına dahil ederek Sur'u haritadan silmeye girişti.
 
AKP'nin "Kentsel Dönüşüm" adı altında nasıl rantlar yarattığı ve kendisine bağlı işbirlikçi sermaye grupları oluşturduğunu biliyoruz. İstanbul'dan Mardin'e, İzmir'den Hakkari'ye, Ankara'dan Dersim'e şehirleri nasıl TOKİ aracılığıyla parsel parsel sattığını da biliyoruz. Sur'da yapılmak istenen şey bir yanıyla işbirlikçi burjuva Kürtler aracılığıyla rant politikasını hayata geçirmek olsa da bir çok Kürdistan şehrinde olduğu gibi bundan daha fazlasıdır.
 
Sur'un tarihsel ve sosyal dokusu ortadan kaldırılarak Amed'in hafızası yok edilmek istenmektedir. Sur'da başlayan yıkım, belediyelere kayyum atamanın, vekillerin ve belediye eşbaşkanlarının tutuklanmasının, her gün onlarca insanı tutuklayarak sürdürülen siyasi soykırımın devamıdır. Kültürel ve sosyal bir soykırımdır. Demografik yapının tasfiye edilerek tek dilli, tek milliyetli, tek kültürlü, tek kimlikli tek adam düzenine göre bir yaşamı dayatmadır. Politik olarak ikna edemediği halkımızı cezalandırarak evlerinden ve topraklarından kopartma hamlesidir.
 
Sömürgecilerin gözü o kadar dönmüş ki, Ramazan ayında iftar vaktinde Sur'da elektrikleri ve suları kesiyor. Bir kerede yıkmaya güçleri yetmediğinden polis yığınağı ve korumasında evleri tek tek yıkıyor. Diğer yandan, tapulu ev sahiplerine değerinin çok altında fiyatlar biçiyor, hesaplarına para yatırıp onları evlerinden çıkartmaya çalışıyor.
 
Fakat tüm zorbalığa ve satın alma girişimlerine rağmen Alipaşa ve Lalabey mahallesindeki halk Sur'u terk etmemeye ve sonuna kadar evlerine ve tarihlerine sahip çıkmaya kararlı. Newroz'da ve referandumda tek adam rejimine hayır dedikleri gibi, Sur'un talan edilmesine de, kültürel dokusunun bozulmasına da hayır diyorlar.
 
Amed'deki yurtsever kurumlar, demokratik kitle örgütleri ve sosyalist yurtseverler bir dizi dayanışma eylem ve etkinliği gerçekleştirse de henüz yıkımı durduracak bir barikat kurulabilmiş değil. Tepkiler parçalı ve Kürdistani örgütlerin temel gündemlerinden biri haline gelemedi. Bu durumu değiştirmek için geçtiğimiz günlerde DTK, HDP, DBP, ESP ve bir çok DKÖ'nün içinde yer aldığı "Sur'un Yıkımına Hayır Platformu" kuruldu. Sur'da yıkım durduruluna kadar kesintisiz eylem ve etkinlikler yapma kararı alındı.
 
Sur'a sahip çıkmak, yalnızca Amed ve Kürt halkının görevi değildir. Sur biraz da Gezi'dir, Cerattepe'dir. Sur, farklı inanç ve dillerin kardeşçe bir arada yaşam bulmasıdır. Paranın ve rantın saltanatına karşı doğal yaşamın korunmasıdır. Tek adam rejiminin tek tip kültür, tek tip mimari, tek tip insan yaratma politikasına karşı çıkmaktır.
 
Sur, Gezi'de kesilmek istenen ağaçlarımız ve yaşam damarımızdır. Sur, Cerattepe'de Cengiz Holding'e peşkeş çekilmeye çalışılan ormanımızdır. Sur, kardeşçe bir arada yaşama umudumuzdur. Sur'dan yükselen sese kulak vermek, Kürdistan, Türkiye ve Avrupa metropollerinde Sur'daki yıkımı teşhir edip Sur halkıyla dayanışma ağı örmek tek tip düzen yaratmak isteyenlere karşı güçlü bir barikat kurmak anlamına gelecektir.