21 Aralık 2024 Cumartesi

Yeni Suriye ve ötesi

Elbette emperyalistlerin Rojava'yla siyasi ilişki kurarken aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini ıslah etmeye çalışacakları açıktır. Bu, temel bir siyasi risktir. Bu bağlamda net bir vurguyla söylemek gerekir ki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi için askeri tehdit ortadan kalkmamıştır. Sömürgeci Türk burjuva devletinin süreğen askeri tehdidi ve saldırılarının yanı sıra cihatçı faşist HTŞ'nin askeri tehdidi devam etmektedir.

Emperyalist bloklar arası yeniden paylaşım ve hegemonya mücadelesinin yeni sahası olan Suriye'de bir dönem kapandı. Arkasında siyonist-emperyalist blokun durduğu cihadist selefi faşist HTŞ çeteleri vasıtasıyla Şam rejimi düşürüldü. Çürümüş despotik Şam rejiminin diktatörü Beşar Esad, emperyalizme boyun eğerek ülkesini bırakıp kaçtı. Suriye'de 'yeni durum' ve 'yeni gerçeklik' oluştu. Baas rejiminin yıkılmasıyla beraber 'yeni Suriye'nin inşası ve şekillenmesi süreci başladı. 'Yeni Suriye' aynı zamanda siyonist-emperyalist blokun şekillendirip inşa ettiği yeni Ortadoğu'nun güncel bir resmini sunmaktadır.

Ortadoğu, 'soğuk savaş' adlı emperyalist hegemonya ve yeniden paylaşım mekaniğinin en önemli jeopolitik alanlarından biriydi. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası dünya jeopolitika tablosunda Sovyetler Birliği yörüngesinde oluşan Baas rejimlerine karşı, ABD ve batı emperyalist bloku işbirlikçi politik islamcılığı Yeşil Kuşak stratejisiyle devreye soktu. 20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan SB ve ABD hegemonya savaşı Sovyetler sonrası dönemde Rusya-ABD hegemonya mücadelesi niteliğiyle sürdü.

Sovyetler sonrası dönem 1990'da Irak Körfez savaşıyla açıldı. 2003'te ABD'nin Irak işgali ve Baas rejimini tasfiye etmesiyle yeni Irak inşa edildi. Yeni federal Irak'la Ortadoğu'nun jeopolitik yapısı ve çehresi esaslı biçimde değişti. Bugün Ortadoğu'nun çehresi bir kez daha ABD ve bağlaşıkları tarafından esaslı biçimde değiştiriliyor. Baas rejimlerinin son bakiyesi ve kalesi olan Şam rejimi 13 yıllık bir savaşla siyonist-emperyalist blok tarafından tasfiye edildi. Böylece ABD ve batı emperyalizm sistemine sömürgesel bağımlılık içinde olmayan Arap milliyetçiliğinin sosyalizm ambalajlı Baas rejimleri tarihe karıştı.

Irak Baas rejiminin kanlı diktatörü Saddam'ı idam eden, Libya lideri Kaddafi'yi yargısız infaz ve linçle cezalandıran ABD ve bağlaşığı emperyalist blok, Beşar Esad'ın canını bağışladı ve Rusya'ya sığınmasına izin verdi. Filistin ve Lübnan'da fütursuz soykırım ve işgal yapmaktan çekinmeyen siyonist-emperyalist savaş blokunun diktatör Esad için alemi ibretlik bir son hazırlamak istediğine kuşku yoktur. ABD'nin öyle bir yola başvurmamasının Rusya ile arasındaki kapsamlı Ukrayna ve Suriye pazarlık ve anlaşmasının bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Açıkça görülmektedir ki diktatör Esad canını ve ailesini kurtarma karşılığında ABD'yle tam ve rezil teslimiyet anlaşması yapmıştır. Devletin ve ülkenin anahtarını siyonist-emperyalist bloka teslim etmiştir.

Politik islamcı faşist HTŞ ise emperyalist efendilerinin kendisine biçtiği rolü oynamıştır. Peş peşe Halep, Hama, Humus kentlerini ele geçirip Şam'a alay-ı vala ile girmiştir. Esad rejiminin devlet erkanı ve yüksek bürokrasisi HTŞ'ye devleti teslim ederek emperyalistlerin 'devrim oyunu'nu başarıyla tamamlanmasını sağlamıştır. Selefi faşist HTŞ elebaşı Golani, Şam'a adım atar atmaz ilk olarak, siyonizme biat açıklaması yapmıştır. Golani, İsrail'in sayesinde kazandıklarını vurgulayarak siyonizme asla düşmanlık yapmayacağını ilan etmiştir. Dahası, siyonist İsrail'in düşman olarak savaş sürdürdüğü İran ve Hizbullah'ı tek düşmanları olarak tanımlamıştır.

Beşar Esad'ın yönetimden çekilmesi ve Suriye'yi terk etmesi, başbakan şahsında HTŞ ile anlaşması Irak'tan farklı olarak Suriye'de belli bir Baasçı kadronun kuvvet olarak yeni devlete eklemleneceği gerçeğine işaret etmektedir. Yeni Suriye gerçekliğinde ve geleceğinde diğer bir kuvvet olarak teslim olmuş Baas gücü açığa çıkmaktadır.

Suriye'de oluşan yeni durumun adını koymak gerekirse, Suriye, Rusya-Çin blokundan devlet ve ülke olarak koparılıp ABD ve batı emperyalist blokunun egemenliğine bağlanmıştır. Vurgulamak gerekir ki, emperyalist bloklar arası hegemonya ve yeniden paylaşım savaşında Suriye uğrağı, Rusya-Çin blokunun Ortadoğu'da kaybettiği ABD ve batılı emperyalist güçlerinin ve özel olarak siyonizmin kazandığı bir savaş olmuştur. ABD, Irak'tan sonra Ortadoğu'da ve Doğu Akdeniz'de yeni hegemonya alanı ve pazar elde etmiştir. Siyonizmin güvenliği için ABD işbirlikçisi politik islamcı HTŞ devleti tampon güç olarak bölgeye yerleştirilmiştir. Antisiyonist 'direniş ekseni'nin direği olarak işlev gören Baas devleti ortadan kaldırılmıştır. Bu galibiyette, ABD'nin başat rolü olmakla birlikte İngiltere ve siyonist İsrail'in özel payı olduğu açıktır.

Suriye'deki savaşın seyrini ve sonucunu Ukrayna'da süren Rusya ile NATO savaşı belirlemiştir. Bu gerçeklik aynı zamanda Rusya'nın iki cephede hegemonya ve paylaşım savaşı yürütme kapasitesini açıkça test etmiştir. Rusya-Çin emperyalist blokunda Çin'in askeri bakımdan rol almaması Rusya'yı ABD ve geniş emperyalist blokla baş başa bırakmıştır. Rusya Ukrayna savaşını sonlandırmak için Suriye'den ödün vererek ve stratejik kayıplarla geri çekilmiştir.

Sömürgeci Türk burjuva devleti siyonist emperyalist blokun bir parçası olduğunu göstermiştir. ABD'nin bölgedeki jandarma kolu olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Yeni Suriye rejiminin şekillenmesinde politik islamcı HTŞ'nin korunup hazırlanmasında özel bir rol oynamıştır. Aynı zamanda Rusya ile ABD/NATO arasındaki çelişkilerden bir dönem boyunca pragmatist bir şekilde yararlanmayı başarmıştır. Astana sürecinde siyonist emperyalist blokun truva atı gibi duran sömürgeci TC bir yandan da garantörü olduğu HTŞ'nin yeni Suriye iktidarı için her türlü hazırlığının içinde olmuştur.

Suriye'nin rejim değişikliği sürecinde sömürgeci Türk burjuva devleti kendini siyonist emperyalist blokun bir bileşeni olarak ortaya koymuştur. Suriye'de emperyalistlerin sofrasındaki pastadan daha büyük pay kapmak için ABD, NATO ve siyonist İsrail koalisyonuyla Suriye'deki yeni durumdan sömürge çıkarları bakımından yararlanmaya girişmiştir. Sömürgeci TC'nin işbirlikçi paralı çeteler koalisyonu olan ÖSO vasıtasıyla başlattığı Minbic'i işgal savaşı ABD'nin arabulucu olarak devreye girmesiyle ateşkesle sonuçlanmış, QSD Minbic'ten çekilmiştir. Sömürgeci Türk burjuva devleti yeni Suriye'nin her türlü paylaşımında etkin olmaya çalışacaktır. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini ortadan kaldırma amacını, "yeni durum"un koşulları içinde de kovalayacaktır.

"Yeni durum" aynı biçimde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi içinde geçerlidir. Rojava Devrimi yeni Suriye'nin yadsınamaz gerçekliğidir. Emperyalistler bu gerçeklik nedeniyle ve kaçınılmaz olarak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimiyle ilişki kurmak zorunda olacaktır. Yeni Suriye'nin inşasında hiçbir güç bu gerçekliği yok sayamaz. Ancak bu sürecin çok yönlü risklerle dolu bir karakterde gelişeceği de tartışma götürmez. Elbette emperyalistlerin Rojava'yla siyasi ilişki kurarken aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini ıslah etmeye çalışacakları açıktır. Bu temel bir siyasi risktir. Bu bağlamda net bir vurguyla söylemek gerekir ki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi için askeri tehdit ortadan kalkmamıştır. Sömürgeci Türk burjuva devletinin süreğen askeri tehdidi ve saldırılarının yanı sıra cihatçı faşist HTŞ'nin askeri tehdidi devam etmektedir. Saldırmazlık anlaşmalarının belirli koşullarla değişebileceği bir gerçekliktir. Politik islamcı cihatçı HTŞ için önceliğin hala Baas hedefleri olduğu bir aralıkta bu tehdidin çok belirginleşmemesi yanıltıcı olmamalıdır. El Kaide, El Nusra, DAİŞ ve diğer halk düşmanı çetelerin bir alaşımı olan politik islamcı faşist HTŞ'nin Rojava Devrimi için büyük bir tehdit ve risk olduğu unutulmamalıdır.

İsrail'in, ABD'nin özellikle batılı emperyalistlerin, İsrail'in "güvenliği" ve Ortadoğu üzerindeki hegemonyaları için "zayıf bir Suriye" istedikleri daha ilk günden ortaya çıkmıştır. İsrail'in tüm Suriye sathında altyapı tesisleri, limanlar vs. bombalayarak ortadan kaldırması zayıf bir yeni Suriye şekillendirme çabasının ürünüdür. Ama asıl yanı, yeni Suriye'nin zayıf siyasal yapısı olacaktır. Emperyalistlerin bunun için her şeyi yapacağını öngörebiliriz.

Emperyalistler ve bölge gerici despotik faşist devletlerin asla demokrasi ve özgürlük derdi olmamıştır. Cihatçı politik islamcı faşist çetelerin Suriye'de demokratik bir siyasal rejim inşa etmeleri ham hayaldir. Suriye'de iktidar bahşedilen ılımlı DAİŞ sunumlu, emperyalist işbirlikçisi politik islamcı faşist HTŞ'yle sadece zayıf ve kötü bir Mısır kopyası rejim inşa edebilirler. Emperyalist egemenleri tarafından bile "terör örgütü" listesine konmuş HTŞ ne demokratik, ne halk hareketi ve ne de muhalefetidir. Suriye'nin yeni durumu ve gerçekler skalasında büyük bir siyasal özyönetim gücü olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yapısı tek demokratik yapıdır. Yeni Suriye'de bölge ve dünya halklarının yaslanacağı kuvvettir.

Rojava Devriminin tüm kazanımlarını koruması yeni Suriye gerçekliği içinde, bölge halklarının devrimci-demokratik çizgisi açısından da yaşamsal önemdedir. Rojava Devriminin kazanımları hiç kuşku yok ki yeni Suriye'nin kuruluş süreçlerinde etkin olmak, siyasi bakımdan asimile olmamak, Rojava Devriminin demokratik ve devrimci kazanımlarını savunmak, yeni Suriye'yi şekillendirmek bakımından çok önemlidir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 13 Aralık tarihli 197. sayısında yayımlanan başyazısı.