24 Eylül 2024 Salı

Yiğit: Egemenlerin argümanıyla Filistin halkının direnişi karalanamaz

14 örgütün birleşerek başlattığı Filistin direnişini selamladıklarını ve sahiplendiklerini kaydeden ESP MYK üyesi Ebru Yiğit, emperyalistlerin Ortadoğu'daki ulus devlet sorununun çözülmesini engellemek istediğini hatırlattı. Ortadoğu'da Kürtler ve Filistinliler olduğunu, iki ulusun da var oluş hakkını kazanmak için başlattığı direnişin, mücadelenin yanında olduklarını kaydetti. Sömürgeciliğe karşı bir direnişi diğerinin önüne koymadan birlikte mücadele yürütmek gerektiğini söyleyen Yiğit, "Ortadoğu'da emperyalistlerin ablukası var. Ezilen ve sömürgeleştirilen bütün uluslarında, birbirinin mücadelesini desteklemek, selamlamak ve mücadeleyi ortaklaştırmaya ihtiyaç var" dedi.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK üyesi Ebru Yiğit, Özgür Haber'de Arzu Demir'in konuğu oldu. Yiğit, Filistin direniş örgütlerinin siyonist İsrail'e karşı başlattığı savaşı değerlendirdi.

Yiğit'in verdiği yanıtlar şöyle:

'FİLİSTİN HALKININ ULUSAL VAR OLUŞ HAKKI DİRENİŞİNİ DESTEKLİYORUZ'

Filistin'de Gazze'de başlayan direnişe karşı partinizin tutumu nedir?
Aslında partimizin ezilen halkların ve ezilenlerin ayaklanması, başkaldırmasına yönelik tavrı çok berrak. Ezilenlerin direniş-direnme hakkını meşru görüyoruz ve her durumda bunun yanındayız. Filistin halkı, 75 yıldır İsrail siyonizmi sömürgeciliği altında her türlü vahşete maruz kalan ve İsrail'in sadece askeri ve ekonomik sömürgesi değil aynı zamanda milis kuvvetleriyle her gün yaşamın içerisinde bu sömürgeci vahşeti ve şiddeti deneyimleyen ezilen halklardan birisi. Aynı zamanda da Ortadoğu'da ulus devlet sorununu çözemeyen, emperyalistler tarafından çözümü engellenen, ulusal varlık hakları her geçen gün daha da büyük bir tehdit altında olan iki halktan birisi. Yani Kürtler ve Filistinliler var Ortadoğu'da. Ve doğal olarak Filistin halkının ulusal var oluş hakkını kazanmak için başlattığı direnişin, ebetteki devrimci sosyalistler olarak onların yanındayız ve bu direnişi destekliyoruz.

'ULUSAL MÜCADELE BİRÇOK UNSURU İÇERİSİNDE BARINDIRIR'
Bunun yanında şunu da çok iyi biliyoruz ki bir ulusal mücadele, ulusal ayaklanma, ulusal direniş içerisinde sadece devrimci ve sosyalist unsurları barındırmaz. Ulusal mücadele, ulusal sömürüye, egemen ulusun şiddetine ve vahşetine karşı duran, buna hayır diyen ve bunun karşısında ulusal özgürlüğünü isteyen birçok unsuru içerisinde barındırır. Bunun içerisinde bir kısmı ulusal kaygılarla yer alır, bir kısmı sosyalist amaçlarla yer alır, bir kısmı ise sadece insan olmaktan kaynaklı direnme hakkını savunduğu için yer alır. Bunun toplamı bir ulusal özgürlük mücadelesi ya da ulusal direnişini oluşturur. O yüzden Filistin halkının bugün başlattığı bu büyük başkaldırının gerçekliğinin de bu olduğunu görerek, Filistin halkının bu direnişini selamlıyoruz. Destekliyoruz ve bütün devrimci-demokratik kamuoyunu da İsrail siyonizminin karşısında var oluş hakkını kazanmak için yeniden ayağa kalkan ve direnişi daha büyük bir kararlılıkla ve iradeyle yeniden başlatan Filistin halkının yanında olmaya davet ediyoruz. Bizim için mesele bu kadar berrak, yalın ve sade.

'TÜRK BURJUVA DEVLETİ SÖMÜRGECİLİĞE DİRENİŞİN İLHAM VERMESİNİ İSTEMİYOR'

ESP'nin bu açıklaması neden bazı kesimlerin bu kadar çok tepkisini çekti?
Sosyal medya çok karışık bir mecra. Hem AKP'nin, egemenlerin ideolojik olarak trolleri yönettiği bir alan hem de herkesin fikir beyan etmek için kullandığı bir alan. Biz her zaman dostun eleştirisini, düşmanın duyduğu korkuyu önemseyen; onun dışında seviyesiz, eleştirinin sınırlarını aşan hakaret içerikli "fikir" adı altına yapılan saldırıların önemsiz olduğunu düşünüyoruz. Sosyal medyadaki saldırın bir kısmı AKP'nin trolleri bakımından çok özel planlanmış saldırılardır. Çünkü Filistin halkının İsrail sömürgeciliğine karşı başlattığı direnişin Ortadoğu'da ve Türkiye topraklarında Türk burjuva devletinin sömürgeciliğine karşı direnenlere bir ilham vermesini engellemek istiyor. Bu konuda çağrı yapabilecek; halklarımızın, işçi sınıfının, ezilenlerin, sözüne kulak vereceği bir devrimci özneyi itibarsızlaştırarak böyle bir zeminin altını oymaya çalışıyorlar. Bu çok Berrak bir şey.

'KÜRDİSTAN'IN SÖMÜRGELEŞTİRİLDİĞİ GERÇEĞİNİ GÖRMEK İSTEMEYENLER'
Diğeri, Kürdistan'ın sömürgeleştirildiği gerçeğini görmek istemeyen Türk burjuva devletinin Kürtlere karşı savaş hukukunu bile yok sayan sömürgeci işgal politikası yürüttüğünü görmek isteyen bir kesimin başlattığı liberalist ve altı boş bir hümanizim var "savaşın her türlüsüne karşı olmak" gibi. Savaşa karşı olduğunuzda savaş ortadan yok olmuyor. Savaşın bir tarafı ezilenin meşru şiddetiyken bir tarafı egemenin kendi çıkarları için başvurduğu şiddettir. Siz egemenin şiddetini görmeyip, bu vahşeti görmeyip, ezilenin kullandığı haklı meşru şiddete dair söz söylediğinizde savaş ortadan yok olmuyor. Siz sadece meşru direnme hakkı olana "direnmekten vazgeç, otur ve hümanist bir biçimde sona ermesini bekle" demiş oluyorsunuz.

'İSRAİL'İN ŞİDDETİNİ GÖRMEYİP SİVİL ÖLÜM DİYE LANSE EDEMEZSİNİZ'
Bu Türkiye'deki var olan savaşa dair söz söylememenin, ya da devlete, egemene benim tarafım "burada" demenin bir biçimine dönüşüyor aynı zamanda. Bir diğeri, biz şunu çok iyi biliyoruz; hem siyonist İsrail'in yürüttüğü algı operasyonu sosyal medyada, basında "sivil ölümler, sivil yerleşimciler katlediliyor, askerler esir alınıyor" söylemlerinin büyük bir manipülasyon olduğunu biliyoruz. Sivil yerleşimci diye uluslararası kamuoyunu lanse edilen topluluk İsrail'in milis kuvveti. Dolayısıyla İsrail vahşetinin ve sömürgeciliğinin silahlı bir birimi, bölüğüdür. Bu insanlara "sivil" deniyor. Egemen olanın şiddetinin biçiminin manüple edilmesinin yanında bir de ezilenin şiddetinin gerçekleri var. Bu silahlı milis kuvvetine karşı kendini koruma, onu etkisiz hale getirme gerçeği. En nihayetinde savaş gerçeği diye tarif edilen gerçek budur, silahlı bir unsurun karşısına silahlı bir unsurun çıkmasıdır. İki taraftan birinin, kendini koruması ya da diğerini etkisiz hale getirmesidir. Siz İsrail'in şiddetini görmeyip, Filistinlilerin kendini korumak için başvurduğu şiddeti "sivil ölüm" diye lanse edemezsiniz.

'14 ÖRGÜTÜN BİRLEŞTİĞİ BÜYÜK BAŞKALDIRI'
Zaten 75 yıldır değişik biçimlerde direniyorlar. İntifadaya destek veriyoruz, haklı meşru bir direniştir diyoruz ama küçük küçük intifadalardan vazgeçilip 14 örgütün yan yana gelip gücünü birleştirip büyük bir başkaldırısı olduğunda, bunun diğer uluslara sıçrama, onlara umut verme hali egemenleri korkutabilir ama devrimci demokratları, sosyalistleri korkutmamalı, umudunu büyütmeli. Kaldı ki bugün Ortadoğu halklarına karşı nasıl gelecek? Ezilen halkların, yok sayılan ulusların ortak mücadelesi ile Ortadoğu'ya bu barış gelecek. Ortadoğu öyle bir cehennem ki emperyalistlerin öyle kuşattığı bir alan ki tek bir ulusun özgür olma ya da özgür yaşama gücü ve ihtimali yok. Ortadoğu'da bütün ezilen ulusların birleşik bir mücadele, kendi ölçüsünde destek vermesi güç vermesi, selamlama, o direnişten öğrenme, o direnişle etkileşim kurma zorunluluğu var.

'EZİLEN ULUSLAR BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİ'
Kürtlerin ayrı bir yerde, sadece kendi özgücüne dayandığı bir yerde Ortadoğu'ya barış gelmez. Filistinlilerin sadece kendi özgücüne dayanarak bir yerde de Ortadoğu'ya barış ve özgürlük gelmez. Ezilen bütün ulusların değişik sömürgecilikler altında, bugün Türk burjuva devletinin altında sömürgeleşen Kürtlerin de, İsrail siyonizminin altında sömürgeleşen Filistinlilerin de, emperyalist devletlerin ve bölge gericilerinin bütün vahşetini yaşayan Arap halklarının da, işçi sınıfının da birleşmek, birleşik mücadele etmek ve Ortadoğu'ya böyle özgürlük ortamı getirmekten başka şansı yok.

'EGEMENLERİN ARGÜMANLARIYLA İTİBARSIZLAŞTIRMANIN BİÇİMİDİR'
O zaman bunların birbirinin direnişinin ölçüsünü koymak, buraya hareket etmek, buraya not vermek, paye biçmekten ziyade bu direnişleri ortaklaştırmak gibi bir tarihsel sorumluluğu var. Bunun dışında Ortadoğu yine cangıl olmaya ve bunun altında ezilen uluslar her geçen gün daha fazla kan kaybetmeye, sömürge olarak yaşamaya devam etmek zorunda kalır ki, bu da hiçbir devrimcinin, demokratik, sosyalistin, yurtseverin, ilericinin olmasın isteyeceği bir durum değil. O zaman istemediğimiz bir vahşet ve istediğimiz bir özgür Ortadoğu ve özgür bir yaşam için oturup direnişe paye biçmeye, not vermeye değil bu direnişin içinde, bu direnişi nasıl büyütebiliriz, nasıl destek verebiliriz, enternasyonalist desteği nasıl büyütebiliriz, siyonizmin bugün direnen Filistin'e uyguladığı vahşeti nasıl sonlandırabiliriz diye düşünmemiz gerekiyor. Bu bize bugünün güncel ve tarihsel sorumluluğu yüklüyor. Diğer türlü söylenen her söz laf-ı güzaftır ve ezilen bir ulusun, Filistinlilerin meşru ve haklı direnişini egemenlerin argümanlarıyla itibarsızlaştırmanın bir biçimidir. Bunu kazanan asla dünya ezilen halkları olamaz, Ortadoğu'daki halklar da olamaz; kazanan sömürgeciler ve işgalciler olur. Bunu da tarihsel olarak nasıl bir yanlışlığa götüreceği su götürmez bir gerçek.