Ziya Ulusoy yazdı | Kimyasal silah, grev ve göçmen
Avrupa'da göçmen işçileri güncel mücadelelere seferber edebildiği ölçüde, Türkiye ve Kürdistan komünist ve devrimci hareketi, ülkesindeki mücadeleye ilişkin de daha geniş göçmen işçi kitlesini harekete geçirebilir.
Kürt özgürlük hareketi (KÖH) kimyasal silahların kullanılmasına karşı bugün Avrupa'da geniş çaplı gösteriler düzenliyor. Erdoğan-Akar çetesinin kimyasal silah suçuna karşı, enerjimizi ve emeğimizi en aktifçe seferber ederek göçmen ve yerli halkı katmak yalnızca devrimci görevimiz değil, insanlık görevidir de.
Erdoğan faşizmi kimyasal silah kullanmayı yoğunlaştırarak Kürdistan devriminin beynini yok etmek istiyor.
Kirli ve işgalci savaşı canavarlığa vardırıyor. Türkiye devletinin de imzalamış olduğu kimyasal silah kullanımının savaş suçu olacağına ilişkin BM anlaşmasına uymuyor.
Emperyalist devletler, çıkarları nedeniyle Erdoğan faşizminin kimyasal silah kullanma suçunu görmezden geliyor. Avrupa emperyalistleri tarihte yaptıkları gibi kimyasal silah yapımında Erdoğan faşizmine kendi firmalarının kimyasal madde satmasına da göz yumuyor.
Saddam'ın Enfal soykırımındaki kimyasal silah kullanma suçunu, zamanında değil ancak iktidardan düşürmek istediği 2002 işgaliyle birlikte hatırlayan ABD emperyalizmi, Suriye'de kimyasal silah kullanıldığı iddiasıyla işgal savaşı başlatma girişiminde bile bulundu. Oysa ABD yöneticileri de biliyordu ki kimyasal silah maddelerini Erdoğan islamcı çetelere vermiş, Şam kırsalı Guta'da sahte kimyasal saldırısı düzenleterek işgal başlatmayı planlamıştı.
Emperyalist devletlerin çıkarları Erdoğan ve Türk burjuvazisinin sömürgeciliğinden yana olduğu sürece kimyasal silah suçunu sessizlikle örterler. NATO'nun çıkarı için, Erdoğan'a silah ambargosu uygulayan İsveç ve Finlandiya'nın kararını baskıyla kaldırtırlar.
KÖH, komünist ve devrimci hareket, savaş karşıtları, kendi özgücümüzle halkı seferber ederek ama aynı zamanda Avrupa ülkeleri halklarının komünist, devrimci ve barışsever güçleriyle kol kola Erdoğan'ın kimyasal savaş suçuna karşı mücadeleyi genişletmemiz gerekir.
2012'nin devasa kitlesel savaş karşıtı mücadele mirasını, islamcı çetelerin barışsever halklara karşı katillik yaparak kırdığı bu demokratik mirası, Erdoğan'ın savaş suçuna karşı mücadeleyle yeniden canlandırmamız gerekir.
Bu mücadelede Türkiye ve Kürdistanlı göçmenlerin kitlesel duyarlılığını yükseltmek için şu perspektif de benimsenmelidir: Avrupa ülkeleri işçi sınıfı hareketinde aktifçe yer alarak, apolitikliği gidermek, bu yolla kimyasal savaş suçuna karşı Avrupa işçi hareketi ve barış hareketinin daha fazla katılımını gerçekleştirmek.
Eylül ayı İngiltere ve Fransa'da işçi grevlerinin yükseldiği dönem oldu. İngiltere'de Eylül ayında demiryolu, posta ve telekomünikasyon ve bazı limanlardaki grevler geniş kitlesellikle gerçekleşti. Uzlaşıcı sendika liderleri kraliçenin ölüm yası karşısında huşuyla eğilerek grevleri sona erdirdiler. Fakat tabandan işçilerin öfkesi yeni grev hazırlıklarıyla sürüyor. Sağlık çalışanları ile üniversite çalışanları grev kararları aldı. Önemli bazı işletmelerde grev hazırlıkları var. Önümüzdeki aylarda işçi grevlerinin yeniden yaygınlaşacağı anlaşılıyor.
Fransa'da petrol tekellerinin işçileri greve gitti. Macron, mali sermayenin bu saldırgan bekçisi işçileri asker kullanmakla tehdit etmesine rağmen grevler sürdü. Bütün saldırganlığına rağmen Macron enerji tüketim fiyatlarını sabit tutmak zorunda kalarak işçi öfkesini yumuşatma taktiği uyguladı. Yeniden grev hareketleri bu kez daha genişleyerek gerçekleşecek gibi görünüyor.
Belçika'da sendikalar sosyal yaşam düzeyinin düşmesine karşı 9 Kasım'da genel grev gerçekleştirdi. Katılım genişti. Gösterilere katılım da kitleseldi.
Vurgulamak istediğimiz Türkiye ve Kürdistanlı göçmen işçi ve işsizlerin özellikle Fransa ve Belçika'da grev ve gösterilere katılımı ve ilgisinin zayıflığı. Politik geçinen kitlede de bu apolitik zayıflık yansıdı.
Göçmen işçiliğin Avrupa işçi hareketinin durağanlığını bozacak canlılık katacağı varsayılıyordu. Bu kısmen gerçekleşti ve eskide kaldı. Şimdi Avrupa işçi eylemleri göçmen işçileri ileri doğru hareketlendirme işlevi görüyor.
Avrupa'da göçmen işçileri güncel mücadelelere seferber edebildiği ölçüde, Türkiye ve Kürdistan komünist ve devrimci hareketi, ülkesindeki mücadeleye ilişkin de daha geniş göçmen işçi kitlesini harekete geçirebilir. Dahası yerli işçi sınıfı ve antifaşist güçlerin daha geniş kitlesiyle kaynaşma yoluyla onlardan desteği genişletebilir, Erdoğan faşizminin kimyasal silah suçuna karşı mücadelenin kitlesel genişlemesini bu yolla daha fazla artırabilir.