24 Eylül 2024 Salı

Berîtan Asya: Kürt ve Filistin halkının faşist, siyonist işgale karşı mücadelesi meşrudur

SYPG Temsilcilerinden Berîtan Asya, 4 Ekim'de işgalci Türk devletinin başlattığı saldırıları "imha" saldırılarının devamı olduğunu söyledi. Rojava halklarının işgal saldırılarına karşı devrimi savunma kararlığını sürdürdüğünü söyledi. "Kürt halkının Rojava'da ve dört parça Kürdistan'da kendi topraklarından sömürgecileri çıkarma mücadelesinin meşruiyeti kadar Filistin halkının da kendi topraklarından Siyonistleri kovma mücadelesi ve bunun için gerçekleştirilen eylemler meşrudur" dedi.

Halkların Birlik ve Dayanışma Kurumu (SYPG) Temsilcilerinden Berîtan Asya, İşgalci Türk devletinin 4 Ekim'de Rojava'ya dönük başlattığı hava saldırılarının nedenleri ve gelişmeleri değerlendirdi. Asya, işgal saldırılarında alt yapı hizmetlerinin, sivil halkın hedef alındığı, hizmetlerin durma noktasına geldiğini belirtti. Saldırıların, "imha", "yok etme" konseptinin devamı olduğunu söyledi. Asya, içinde FHKC-FDKC'nin de olduğu 14 Filistin direniş örgütünün siyonist İsrail'e karşı başlattığı "Aksa Tufanı" hamlesini değerlendirdi. İşgale ve siyonizme karşı verilen mücadelenin meşru olduğunu söyledi.

Özgür Rojava'nın konuğu olan Berîtan Asya'nın yanıtları şu şekilde:

Türk devleti 4 Ekim itibariyle yeni bir işgal saldırısı başlattı. Bölgedeki son gelişmeleri özetleyerek başlayalım istersen. 4 Ekim'den itibaren neler yaşandı?
Öncelikle 1 Ekim'de TBMM açılışının yapılacağı gün aynı zamanda işgalci Türk devletinin Cumhurbaşkanının konuşma yapacağı saatlerde HPG ye bağlı "Ölümsüzler Taburu"nun iki savaşçısı bir eylem gerçekleştirdi. Meclisin açıldığı gün, faşist Türk devletinin başkentinde gerçekleştirilen bu eylemi AKP/MHP faşizmine karşı yapılmış tarihe geçen büyük bir eylem olarak belirtmek gerekir. Faşist Türk devletinin savaş bakanı Hakan Fidan'ın açıklama yaparak Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye, MSA'ya yönelik saldırı başlatacağına ilişkin açıklama yapmasıyla birlikte Rojava Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük savaş başlattı. Kuzey ve Doğu Suriye'nin Fırat bölgesinden Cizre bölgesine kadar bütün bölgeleri hedef alan bir saldırı yapıldı. Özellikle milyonlarca halkın temel yaşam alanlarını, ihtiyaçlarını karşılayan temel altyapıyı hedef alındı.

Şunu hatırlatmakta fayda var. 2022 yılının 19 Kasım'ında yine Rojava'nın bütün altyapı kurumlarını hedef alan saldırı gerçekleştirilmişti. Dolayısıyla 4 Ekim de başlayan ve bugünlerde hala devam eden faşist Türk devletinin, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye halklarına, devrime yönelik "çöktürme" planı devreye konulmuş durumda. Hakan Fidan'ın açıklamasında fedai savaşçıların 1 Ekimde gerçekleştirdiği eylem sonrası iki savaşçının Rojava'dan geçerek Ankara'da eylem gerçekleştirdiğini söylemişti. Bunun bir yalan olduğunu, saldırılarına gerekçe yapmak istendiği bütün dünya, halklar biliyor.

Fidan açıklamasında "bütün PKK-YPG terör örgütlerinin mevzilerinin hedef alınacağı" belirtmişti. Bu saldırıda bütün altyapı hedeflendi. Milyon dolar zarara uğratıldı, kullanılamaz hale getirildi. Okullardan tutalım hastanelere kadar, petrol, gaz istasyonlarına kadar… tüm bölge kurumları kullanılamaz hale getirilmiş durumda. Dolayısıyla bu saldırının temel boyutu bir taraftan askeri olarak Rojava devrimini yenilgiye uğratmak. Diğer yandan, bölgenin alt yapısını hedef alarak, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'yi, halklar bakımından yaşanamaz hale getirmek.

Saldırının vahşeti bütün dünyanın gözleri önünde yaşandı. Siviller, kadınlar, çocuklar hedef alındı. Dolayısıyla bu saldırı AKP/MHP'nin halklara, Kürt halkına düşmanlığını gösteriyor. Bu saldırılar, devrimin çatısı altında yaşayan; eşit, özgür demokratik bir sistem olan Özerk Yönetim içerisinde kendini ifade eden Arap, Kürt, Süryani, Ermeni halklarına yönelik bir saldırıdır.

Rojava devriminin, başladığı günden itibaren çeşitli saldırı taktikleriyle, El-Nusra, DAİŞ gibi çete gruplarıyla bunu başaramadığında kendisi askeri gücüyle sahaya indi. Saldırı ve yok etme konsepti uyguladı. Bir taraftan da göç ettirme, Rojava'yı boşaltma politikası temel yönelimlerinden biri oldu. Bunu 2018 Efrîn işgal edildiğinde, göç ettirilen Efrîn halkını, yine Serêkaniyê, Grê Spî işgal edildiğinde kendi topraklarından göç ettirilen halk kendi topraklarında göçmen hale getirildi. Sizin de ifade ettiğiniz gibi halkı göç ettirerek farklı biçimde tamamlama politikası güdülmüştür.

'ROJAVA SALDIRILARI KÜRDİSTAN'DA Kİ İMHA KONSEPTİNİN DEVAMIDIR'

Konuşmanızda belirttiniz Serêkaniyê ve Grê Spî'nin işgalinin ve PKK lideri Abdullah Öcalan'a dönük 9 Ekim uluslararası komplonun yıldönümüne denk getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İşgalci Türk devletinin saldırı kodlarında şu vardır. Yeni bir saldırıyı başka bir saldırının tarihsel kesitine denk getirerek gerçekleştirir. Bu politikasını Rojava'ya dönük saldırılarında görmek mümkün. 2019 yılında Serêkaniyê, Gire Spî'nin işgali Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplonun yıldönümü olan 9 Ekim gününe denk getirilmişti.

Tarihsel olarak Kürt halkına, önderinin yıllardır tecrit altında tutulduğu hatırlatılmıştır. Bir taraftan Rojava devrimini yok etme stratejilerine bağlı olarak denk getirmiştir. Günümüze geldiğimizde Serêkaniyê işgalinin öngünlerinde Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplo yıldönümünde Rojava'da tüm halkları, altyapıyı, savaş gücünü hedef alarak saldırı stratejisini devreye koymuş durumda.

Şöyle ifade etmek gerekiyor. İşgalci, sömürgeci faşist Türk devletinin Kürt halkına yönelik dört parça Kürdistan toplamında yok etme, imha etme savaş stratejisinin Rojava parçasındaki gerçekliğidir. Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'ye, MSA'na, aynı günlerde Kürdistan özgürlük gerillasına, Kürt hareketine yönelik işbirlikçi, ihanetçi KDP çizgisinin de desteğini alarak imha ve yok etme saldırısını gerçekleştiriyor. Bunun Bakur, Başur, Rojhilat, Rojava Kürdistan'da Kürdistan'ı dört parçaya bölen ve sömürgeleştiren Türkiye, Irak, İran, Suriye faşist sömürgeci devletlerin politikası olduğunu görmek gerekiyor. AKP/MHP faşizminin 9 Ekim saldırısı; faşist Türk devletinin 100. yılını kutlarken bir taraftan Kürdistan'ı dört parçaya bölen ve sömürgeleştiren Lozan anlaşmasının 100. yılında yapılıyor.

'ROJAVA DEVRİMİ KÜRT HALKININ MÜCADELESİNİN SONUCUDUR'
Bu savaş stratejisinin odağında şunun durduğunu söyleyebiliriz. Kürdistan ve Ortadoğu siyaseti içinde Kürtsüz bir yapı inşa etmek. Yani önümüzdeki yüzyılda Kürtlerin olmadığı, mücadelelerinin dolayısıyla taleplerinin olmadığı, Kürdistan'ın tarihsel arenada olmadığı bir stratejinin devrede olduğu görülüyor. Bugün dört parça Kürdistan'da yürüttükleri "imha", "yok etme" savaşında bunu rahatlıkla görebiliriz.

Kürt halkının on yıllara dayalı mücadelesi Rojava devriminde somutlanmıştır. Tamda yok edilmek, imha edilmek istenen bu gerçekliktir. Şunu her zaman söyledik söylemeye de devam edeceğiz. Rojava devriminin kazanımları, işçi, emekçilerin, kadın devrimi olması bağlamında işçi-emekçi kadınların mücadelesinde umut ve ilham kaynağıdır.

Faşist Türk devleti nasıl ki kodlarına imha, yok etme gerçeğini yerleştirmişse komünistler, sosyalistler, sosyalist yurtseverler olarak 100. yılında daha büyük bir kazanım gerçeğine dönüştürmek temel görevlerimizden biridir.

‘BÖLGE HALKLARI İŞGALE KARŞI DEVRİMİ SAVUNMA KARARLILIĞINI GÖSTERDİ'

Bölge Halklarının saldırılar karşısında tutumu nasıl oldu neler söylemek istersiniz?
Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye halklarının daha önceki süreçlerde olduğu gibi saldırılara karşı direniş tutumu, kitlesel eylemler koyarak gösterdi. Halkların eylemleri devam etmektedir. Aynı zamanda özsavunma kurumları içinde yer alarak işgal saldırılarına karşı tutumlarının açık ve net olduğunu söylemek gerekiyor.

Birkaç noktada somutlayabiliriz. Hava saldırılarının ilk başladığı günden itibaren, halkın yaşam alanları, evler, kurumlar bombalandı. Kurumlar bombalanırken Hesekê'de Serêkaniyê'li göçmenlerin yaşadığı Waşûkanî kampının etrafı bombalandı. Buna rağmen halkta bir korku, panik ya da amaçlandığı gibi toprakları terk etme durumu olmadı.

Halklarda güçlü kenetlenme oldu. Arap halkından Kürt halkına, Süryani halkına kadar… Halklar kantonlarda binlerce kişinin katıldığı protestolar gerçekleştirildi. Başımıza bombalar yağdırılırken, onlarca uçak her tarafı bombalarken, yürütülen özel savaş yöntemlerine, siyasetine rağmen, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye halkları, işçiler, kadınlar, gençler bu topraklarda devrimi savunma kararlılığını bir kez daha göstermiştir.

Konuşmanda özel savaş yöntemleri dedin. Özel savaş stratejisi izlendi derin. Bunu biraz açar mısın?
1 Ekim Ankara eyleminden hemen sonra Hakan Fidan'ın yaptığı açıklamalar vardı. Savaşçıların "Kuzey ve Doğu Suriye'den geçip eylemleri gerçekleştirdiği' yönünde. Bu saldırıların bahanesiydi. Burada özel savaş siyasetinde bir haftalık sürede çok iyi bildiğimiz artık bütün kodlarıyla teşhir olmuş siyaset devreye girdi. Başur Kürdistan'da KDP'nin ortak olduğu, Rojava Kürdistanı'nda ENKS aparatının işletildiği özel savaş siyaseti. Halkların bilincini bulandırmaya yönelik bu siyaset işletildi. Halkın içinde, PKK'nin, HPG savaşçılarının yaptığı eylemden dolayı Rojava'ya dönük bu saldırı gerçekleştiriliyor propagandasını yürütüldü. Bunun iki boyutu var. Bir taraftan günlerdir işgalci, faşist sömürgeci Türk devletinin halkların başına yağdırdığı onlarca bombardıman, 24 saat içinde yüzden fazla yaşam alanlarının bombalanmasına meşruiyet kazandırmaktır. Diğer taraftan halkları, Ankara eylemini gerçekleştiren siyasi iradeye -amacı bu kadar net ve meşru olan bir eyleme- karşı halkların tepkisini örgütlemek. Politik olarak baktığımızda KDP-ENKS işbirlikçiliğinin geldiği hat safhadır.

'KDP-ENKS İHANETÇİ ÇİZGİSİ HAMİDİYE ALAYLARININ DEVAMIDIR'
Her gün dakika dakika sosyal medyadan, halk içinde yürütülen propagandaya kadar bu yürütüldü. Bu özel savaş yöntemidir. 2018 yılında Türk devleti tarafından işgal edilen Efrîn topraklarında, işgal altında yaşamayı reddeden, Şehba'da yaşayan eşit, özgür komünal yaşam inşa eden, aynı zamanda özgür topraklarına dönme mücadelesi yürüten Efrîn halkına karşı ENKS aparatı aynı siyaseti izledi. ENKS yöneticileri TV'lerden, halk içinde; "Efrîn'de aslında vahşetin olmadığı, ifade edildiği gibi Türk devletinin kirli politikalarının olmadığı" orada güllük gülistanlık bir yaşam olduğuna dair halk içinde propaganda yürüttü. İşgalci Türk devletiyle iş birliği yapan KDP-ENKS çizgisini MSA da görüyoruz. İşgalci Türk ordusunun elbiselerini giyerek MSA da mevzilenerek, gerillaya karşı savaşıyor. Kürt halkına, Kürt halkının direnişçilerine yönelik kimyasal silahlarla imha etme savaşı yürüten Türk ordusuyla iş birliği yürütüyor. Son olarak şunu da hatırlatmak gerekir. KDP denetiminde Hewler'de KNK temsilcisi katledildi. Bu, ihanetin, iş birliğinin geldiği noktadır.

Kürt halkının direniş tarihinde Osmanlı eliyle yaratılan Hamidiye Alayları gerçekliği vardır. KDP Başur Kurdistan'da, ENKS Rojava Kurdistanında Osmanlı "Hamidiye Alayları"nın bir devamıdır. Bu ihanet çizgisi, Lozan'ın 100. yılında daha da derinleştiriliyor.

Bu çizgi, Rojava'da bir tarafta Avrupa hayalleri yayılarak göç ettirme, farklı yöntemlerle halk içinde yürütülen kirli politikayla, Türk sömürgeciliğinin Kürdistan topraklarında kökleştirilmesinin bir aracı haline gelmiştir.

'AKSA'NIN TUFANI' EZİLENLERİN EZENLERE KARŞI MEŞRU MÜCADELESİDİR'

Ortadoğu'nun bir diğer gündemi de Filistin'de gerçekleşen askeri operasyon. Filistinli direniş örgütleri Siyonist işgalci İsrail'e karşı kapsamlı askeri operasyon başlattı. Bölgede yoğun çatışmalar yaşandı. Binlerce ölü ve yaralı olduğu söyleniyor.  Rojava'dan bakarak bölgeye dair neler söylemek istersin?
Öncelikle 7 Ekim'de 14 Filistin direniş örgütünün siyonist İsrail'e karşı başlattığı başarılı eylemi selamlamak gerekiyor. Filistin halkının tarihi, siyonizme karşı direnişler tarihidir. Gazze'nin son yıllarda açık hapishaneye dönüştürüldüğü bir gerçeklik söz konusuydu. Bu tarihi eylem Filistin halkının İsrail siyonizmine karşı meşru bir mücadelesi, meşru bir eylemi olarak görmek gerekiyor. Filistin halkı, İsrail siyonizmi tarafından katledildi, topraklarından sürüldü. Filistin, parçalara bölünerek işgal edildi "yerleşimciler" adı altında İsrail milis güçleri yerleştirildi. Direnişçilerin esir alındığı, işkencelerden geçirilip katledildiği gerçeklikte bu tarihi eylem, ezilenlerin ezenlere karşı meşru mücadelesinin bir sonucudur. Bir neden değil, sonuç olarak görmek gerekir. Keza Filistin mücadelesi Ortadoğu'daki ezilen halkların, dünya halklarının mücadelesinde önemli bir yer tutmaktadır.

Bu direniş, 7 Ekim'de onlarca direniş örgütünün yer aldığı Ortak Operasyon Odasınca başlatıldı. Direniş medyada sadece Hamas'a mal ediliyor. Filistin'de ki gerçekliğin görülmediği siyaset arenasında kamplaştırılma yaratılıyor. Bugünkü durumda, turnusol kâğıdı gibi bir gerçekliktir. Bir taraftan politik islamcı güçlerinde içinde yer aldığı, diğer yandan FHKC, FDKC gibi devrimci direniş örgütlerinin ve onlara bağlı askeri güçlerin, askeri tugayların yer aldığı bir direniş olarak ezilenlerin mücadele tarihine geçmiştir.

Kürt halkının Rojava'da ve dört parça Kürdistan'da kendi topraklarından sömürgecileri çıkarma mücadelesinin meşruiyeti kadar aynı zamanda Filistin halkının da kendi topraklarından siyonistleri kovma mücadelesi ve bunun için gerçekleştirilen eylemler meşrudur.

Dolayısıyla 7 Ekim hamlesi de bu meşru eylemin bir parçası olmuştur. Ortadoğu dengesi çok hızlı değişiyor. Bir ay öncesine kadar Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ olarak ifade edilen aslında Ermeni halkının yaşadığı Artsakh bölgesinde, 1915 soykırımı sonrası binlerce Ermeni halkının tekrar tehcire tutulduğu, katliamlara maruz bırakıldı. Filistin'den Artsakh'ya kadar, Rojava'dan dört parça Kürdistan'a kadar emperyalistlerin, kapitalist bölge gerici devletlerinin savaş politikası sonucunda yine en büyük acıları, açlığı, yoksulluğu, işsizliği yaşayanlar savaşın faturasını ödemek söz konusu olduğunda yine işçi-emekçilere düşmektedir.

Dolayısıyla Rojava'dan Filistin'e Filistin'den Artsakh'a kadar sömürgeciliğe, işgalciliğe karşı ezilen bölge halklarının yürüttüğü mücadele, ortak mücadele birliklerine, ortak mücadele mekanizmasına ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Her ne kadar tarihsel olarak işgalcilerin, sömürgeciliğin bölme, parçalama, birbirine yabancılaştırma, düşmanlaştırma politikaları devreye konulsa da tarih bir kere daha bugün Rojava'da, Kürdistan'da, Filistin'de Artsakh'da mücadelemizin, işgalciliğe, sömürgeciliğe, faşizme karşı ortaklaştırılması gerektiğini gösteriyor.

Emperyalistler, bölge gerici kapitalist devletleri bize karşı birleşmiş durumdadır. Dolayısıyla imha saldırılarının içerisinde geçtiğimiz bu dönem içinde şundan bir kere daha büyük heyecan duyduğumuzu belirtmek gerekiyor. Yıllar sonra İsrail Siyonizmi'ne karşı 7 Ekim'de yenilmez, dokunulmaz diye algı yaratılan İsrail Demir Kubbe denilen, geçilmez diye bütün halklara enjekte edilen hava savunma sistemi, ya da dünyada en büyük istihbarat örgütü MOSSAD'ın direniş güçleri tarafından tarumar edildiğini bir kere daha gösterdi. Emperyalistlerin hiçbir tekniği, istihbaratı vb ezilen halkların direnişinden, iradesinden daha büyük değildir. Bunu bir kez daha hem Rojava halklarının, 4'ünden itibaren başlayan saldırılara, bombalara meydan okuyan, bombalara rağmen topraklarını terk etmeyen direnişinde, aynı zamanda İsrail'in kodlarını parçalayan Filistin direniş örgütlerinin pratiğinde bir kere daha gördük.

'ENTERNASYONALİST MÜCADELENİN BÜYÜTÜLMESİ, TARİHİ VE GÜNCEL SORUMLULUĞUMUZDUR'

Aslında sende sonunda söyledin. Rojava ve Filistin halklarının direnişleri birbirine benziyor. Bu direnişler Ortadoğu halklarına örnek oluşturuyor. Direniş topraklarından Dünya halklarına nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?
FHKC'nin 7 Ekim direnişinden sonra bir çağrısı vardı. Tüm dünya halklarını direnişe ve eli silah tutan tüm Filistinlileri direnişe çağırmıştı. Rojava devrimine yönelik işgalci faşist Türk devletinin yürüttüğü saldırılar en üst düzeyde derinleşerek devam edecek bir saldırı konsepti. Topyekün yok etme konsepti devreye konulmuş durumda. Dolayısıyla Rojava devrimine ya da Kürdistan topraklarına yönelik işgale, sömürgeciliğe karşı direnen gerillaya, Kürt özgürlük güçlerine, sosyalistlere, komünistlere karşı gerçekleştirilen saldırı aynı zamanda bütün dünya halklarının, ezilenlerinin mücadelesine karşı gerçekleştirilen saldırıdır.

Dünya halklarına, işçilere, devrimci, sosyalist komünist örgütlere yapacağımız çağrı şudur.  Bugün emperyalistler, işgalciler dünyanın dört bir yanını savaş alanına çevirmiş durumda. Belki 20 yıl önce Ortadoğu bir savaş alanıydı. Bugün Ukrayna'dan tutalım Afrika ülkelerinde yapılan kadar kanlı askeri darbelere kadar, Ortadoğu coğrafyasından bölgemize kadar emperyalistlerin savaş çığırtkanlığına karşı, enternasyonalist mücadelenin büyütülmesi, bugün en tarihi ve güncel sorumluluklarımızdan biridir. Dolayısıyla son olarak bugün Kürt halkına karşı uygulanan Filistin halkına, Artsakh Ermeni halkına karış uygulanan politikalar aynı yerden beslenmektedir. Buna karşı mücadelede ortak olmalıdır.