21 Eylül 2024 Cumartesi

Dersim'deki orman yangınları 'siyasi'-YILMAZ İNCİ

Dersim'de s?u ana dek toplam 1518 bitki türü saptanmıştır. Bu denli zengin bitki örtüsü bölgelerle deg?il, ancak ülkelerle kıyaslanabilir. Örneğin, İngiltere'de ülke toplamında 1850 bitki türü, Hollanda'da ise 1500 bitki türü var iken Munzur ve çevresindeki bitki türlerinin sayısı 1518'dir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da yaklaşık 9222 çiçekli bitki türünün ve 277 endemik bitkinin 43 tanesi sadece Munzur Dağları ve çevresine özgüdür. Yine ayrıca vaşak ve dağ geyikleri gibi nadir rastlanan hayvan türleri de bulunmaktadır. Bunca canlı türü, devletin kirli savaş tezgahıyla "sessizce" yok olma eşiğine gelmiştir.
Dersim'de askeri operasyonlar nedeniyle, iki haftayı aşkın süre önce başlayan orman yangınları yayılarak devam etti. Günlerce süren yangın devletin engelleme girişimlerine ve müdahalesizliğine rağmen halkın çabası ve iradesiyle büyük oranda söndürüldü. Bugüne kadar on binlerce hektarlık alan yangın sonucu kül oldu. Çok sayıda değişik türde canlı diri diri yakıldı, dumandan zehirlenerek veya boğularak yaşamını yitirdi.
 
Hozat'ta başlayıp büyüyen, Ovacık ve Çemişgezek kırsallarına, oradan da kent merkezi kırsalında yayılan yangınlara "güvenlik bölgelerinde" olduğu gerekçesiyle müdahale edilmedi. Bölgeye yangını söndürmek için giden gönüllü ekipler de yol güzergâhlarındaki karakollardaki militarist güçler tarafından engellendi. Gönüllü ekipler tarafından Bali Deresi, Bali Mezrası, Müşkirek Köyü, Bakır Dağları ve Çırtık Deresi'nde yangın kontrol altına alınmaya çalışıldı; ancak ekiplerin yetersizliği, araç-gereçlerin bulunmaması nedeniyle yangın giderek büyüdü.
 
Yunanca'da 'sınırlı yayılış alanı' anlamına gelen endemik, bir yöreye özgü bitki türleri ve o yöreden başka yörelerde yas?am alanı bulamayan bitki çeşitleri manasına gelir. Dersim'de s?u ana dek toplam 1518 bitki türü saptanmıştır. Bu denli zengin bitki örtüsü bölgelerle deg?il, ancak ülkelerle kıyaslanabilir. Örneğin, İngiltere'de ülke toplamında 1850 bitki türü, Hollanda'da ise 1500 bitki türü var iken Munzur ve çevresindeki bitki türlerinin sayısı 1518'dir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da yaklaşık 9222 çiçekli bitki türünün ve 277 endemik bitkinin 43 tanesi sadece Munzur Dag?ları ve çevresine özgüdür. Yine ayrıca vaşak ve dağ geyikleri gibi nadir rastlanan hayvan türleri de bulunmaktadır. Bunca canlı türü, devletin kirli savaş tezgahıyla "sessizce" yok olma eşiğine gelmiştir.
 
Uçakların ve helikopterlerin bombalaması ve top atışları ile Dersimlilerin inanç ve ibadet yerleri de doğayla birlikte yok olmanın eşiğine geldi. Munzur Vadisi, Munzur Suyu, Ana Fatma Ziyareti gibi ziyaretler, Dersim halkının Evliya kapısı, peygamber soyundan gelenlerin dergâhları olarak gördüğü kutsal mekanlardır. Devletin yürüttüğü kirli savaş politikasının sonucu Dersim halkı yıllardır 'güvenlik' gerekçesiyle rahatça ibadet merkezlerine dahi gidemezken şimdiyse bu merkezlerin yakılarak yok edilmesine şahitlik etti. Kutsallarının yanmasına razı olmayan halkın yangını söndürme girişimleri de engellendi. Doğasıyla, kültürüyle, inanç merkeziyle, geçimlik üretim alanlarıyla bir bütün olarak yaşamları yok edilen Dersimlilerin yüreği yandı. Peki sadece Dersimlilerin mi yandı yüreği? Aslında tüm insanlığın yüreği yanması gerekirken şovenizmden buz kesmiş yürekleri nasıl etkiledi bu yangın?
 
Sömürgecilik kendi doğası gereği doğaya da Kürde de aynı şeyi reva gördü. '38 Dersim Tertelesi'nden bu yana Dersim sistematik olarak insansızlaştırılmaya çalışıldı. '90'larda köy boşaltmalarla, toplu infazlarla bu gelenek sürdürüldü. Bugünse bu durum, orman yakmalar da dahil olmak üzere birçok biçimde devam etmektedir. Yaşanan yangın sonucu onlarca aile evlerini bırakmak zorunda kaldı. Yine tek geçimleri yaylacılık olan insanların yaylaları gibi hayvanları da telef oldu. Dersim' in direniş ruhu da tıpkı doğa kırımı gibi çeşitli yöntemlerle yok edilmeye çalışıldı. Kendisine tehlike gördüğü her canlıyı, her hareketi yok etmek haktır çünkü sömürgeciliğe göre. 
 
Yangınların amacının askeri operasyonlar için gerillanın alanını daraltmak, hareket kabiliyetini sınırlamak ve dar bir alana sıkıştırarak yok etmek olduğu görülüyor. Çünkü mevzu bahis 'devletin bekası' olunca doğada yok olacak hiçbir şey devletin umurunda olmaz. Ancak asıl mesele devletin savaşı hangi biçimleriyle yürüttüğünden çok bu durumla nasıl mücadele edileceğidir. Kürt'ün özgürlüğüne yaklaşımın bir insanlık sorunu olduğunu, devrimci hareket içerisinde de bunun bir turnusol kağıdı olduğunu yıllardır söyledik, söylüyoruz. Kürdistan'ın dağlarında süren yangınlarda yaşamın yok edilmesine sessiz kalmak ya da buna karşı mücadele etmek de tam böyle bir zemindir işte. Yanan Kürdistan dağları olunca kanıksanan, 'savaşın kanunu bu' denilerek meşrulaştırılan bir meseleye dönüşür yaşamın katledilmesi.
 
Greenpeace, Tema, Doğa Derneği gibi sermaye tarafından beslenen kurumların ekoloji mücadelesini büyütmek bir yana dursun, bu örgütlerin amacı büyüyebilecek ekoloji mücadelelerini sermayenin çizdiği sınırlar içinde tutmak, sermayeye yedeklemek, etkisiz hale getirmek için oluşturulduğu apaçık ortadadır. Son zamanlarda sosyal medyada Greenpeace'nin neden Dersim için bir şeyler yapmadığı tartışılırken Greenpeace'nin "Bu tür siyasi olaylara karışmıyoruz" gibi söylemlerde bulunması bunun en somut göstergesidir. Çünkü insanlığın ve doğanın kurtuluşunu kader birliğine iten kapitalist sömürgeci düzenle mücadele etmeden ekoloji mücadelesi vermenin olanakları artık yoktur.
 
Evet, başta Dersim'de ve Kürdistan'ın bütününde devam eden yangınlar "siyasidir". İşte tam da bu yüzden, Kürdistan'daki yangınları söndürecek olan da buna karşı mücadeleyi yükseltmesi gerekenler de bizzat devrimciler, sosyalistler ve yurtseverlerdir. Kürdistan'da orman yangınları ve doğanın talanınına karşı çıkmak, bir yanıyla ekoloji mücadelesini toplumsal mücadelenin önemli bir parçası kılmayı gerektirirken diğer yanıyla da sömürgeciliğin savaşına her cepheden tutum almayı gerektirir.