28 Eylül 2024 Cumartesi

DİSK'in yapısal açmazı ve kaçınılmaz savrulması

DİSK'in yapısal sorunu, bir arayışının bile olmaması. Çıkış çizgisinin, 1970'lerin mirasını tüketerek ücret sendikacılığına saplanıp kalması. DİSK'in açmazı bu. Sınıf hareketinin toplam beklentileri ve metal işçilerinin öznel sorunlarını tali plana itip yüzde 17 ücret zammına imza atan BMİS'in sorunu bu. Bu yapısal açmazlık, önceki yönetimlerde de olduğu gibi bugünkü yönetim anlayışında daha da geriye giderek vücut bulmuştur,

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) 16. Genel Kurulu yapıldı. Arzu Çekrezoğlu'nun yeniden genel başkan seçildiği genel kurulda, bir önceki dönemde kongrede küskünleri oynayan Birleşik Metal İş Sendikası (BMİS) Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu da Genel Sekreter koltuğuna oturdu. Yönetimin diğer isimleri de Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, Lastik-İş Genel Başkanı Alaaddin Sarı, Sosyal-İş Genel Başkanı Mustafa Ağuş, Tekstil Genel Başkanı Kazım Doğan, Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan'dan oluştu.

Elbette ki yönetim listesine bakarak DİSK'in yeni dönemine dair çok şeyler söylenebilir. Ama esas olarak kongrede yansıyanlar ve bunun DİSK üzerinde oluşturacağı basınç, yeni dönemde DİSK açısından kan kaybının süreceğinin işaretlerini fazlasıyla verdi.

CİNSİYETÇİ ANLAYIŞ ÇOK BELİRGİNDİ
Aslında kongrenin rengi, daha divan oluşumuyla kendisini gösterdi. Sendikal mücadelede pek de sevilmeyen Rıdvan Budak'ın Divan Başkanlığına seçilmesi, Budak'ın da kürsüyü adeta CHP kongresi yönetiyormuş gibi kullanması ve buna karşı tepkisizlik... Yine Budak'ın kürsüden sıkça tekrarladığı cinsiyetçi söylemleri ve buna karşı tepkisizlik, delege bileşiminin ortalama karakterini yansıtması açısından kayda değer. DİSK'teki kadın işçi örgütlenmesinin ve erkek egemen yapının kronik bir sorun olduğu bu kongreyle açığa çıkmıştır. Kadın genel başkanın seçilmesi bu gerçeği değiştirmeye yetmemektedir ve son derecek sembolik kalmıştır. DİSK'in değişmesi gereken ilk ve öncelikli alan, kadın işçilere ve kadın özgürlük mücadelesinin kazanımlarına bakış açısıdır.

DİSK CHP POLİTİKALARINA ANGAJE OLDU
DİSK'in ortalama çizgisini yansıtan, bunun mücadele alanındaki karşılığı olan sendika BMİS olmuştur bir süreden beri. Son TİS sürecinde MESS ve hükümet dayatmalarına boyun eğmesi, BMİS'in genel kurula kolu kanadı kırık olarak gelmesine neden oldu. Aynı durum, ağırlıklı olarak CHP'li belediyelerde örgütlü Genel-İş Sendikası için de söylenebilir. Son dönemde birçok belediyede yaşanan sorunlar, kimi şubelerle ortaya çıkan ihtilaflar, Genel-İş'i de kongrede edilgenleşmiştir. Kongre delegesinin yarısının Genel-İş üyesi olması ve bunun büyük bölümünün de CHP tandanslı olmasına rağmen kongreye yansıyan durum buydu. Ve bu durumdan, kongreye en örgütlü bir şekilde katılan, DİSK çatısı altında en sağda duran Lastik-İş'i öne çıkarttı. O kadar ki, DİSK kongresinde, kurucu başkan Kemal Türkler'in ismi, Lastik-İş'in bir işçi tarafından öldürülen başkanı Abdullah Karacan'ın gölgesinde kalmıştır. DİSK'in yuvarlandığı trajik durum, buradan da okunabilir.

Genel Kurul'da CHP'nin etkisi oldukça belirgindi. Geçmiş dönemde daha arka planda görülen bu etki, bu genel kurulda vitrine çıkarıldı. Sağa umen kırmanın kaçınılmaz sonucu olarak da DİSK'te devrimcilerin etkisinin daha da silik kalmasını beraberinde getirdi. Keza yurtsever emek cephesinin de bu durumu değiştirecek bir pratik içinde olmadığı da görüldü.

DEVRİMCİ HAREKET EDİLGEN KALDI
Meselenin bir diğer ayağını, DİSK'e tarihsel misyonuna uygun rengini verme uğraşı içerisinde olan devrimci, ilerici hareketin kongre ile kurduğu ilişkidir. Sınıf hareketinin içerisinde, sahalarda aktif olmamak, kongre öncesi süreçleri -sınıf hareketi içerisinde nispeten durgun dönemleri- aynı zamanda güç biriktirme ve mevzi kazanma amaçlı değerlendirmemek kronik hastalığı devam etti. Aynı durum, işyerleri ve delegelerle kurulan ilişkiler için de geçerli. Kısacası, DİSK'in devrimci çizgide kalması için devrimcilerin, ilericilerin iradi tutumları devrimci iddialarının uzağında kaldı.

Aynı olumsuz durum, kongre salonuna çok daha fazla yansıdı. Devrimci ilerici hareket ve bunlarla birlikte davranma eğilimindeki güçler/delegeler tam bir politikasızlık ve dağınıklılık tablosu çizdiler. Birlikte hareket etme, kongrede devrimci bir rüzgar estirme, geleceğe umut ekme iddiası sınıfta kaldı. Kongreye sadece seçim odaklı bakıldığı için sınıf sendikacılığı anlayışını ısrarla savunma sınırlı düzeyde yansıdı.

DİSK'İN BİR ARAYIŞI BİLE YOK
Uzunca bir dönemdir DİSK de dahil olmak üzere sendikal hareketin kitle gücünü sokağa yansıtmada zayıf kaldığı aşikar. Sadece 1 Mayıs mitinglerine bakmak bile yeterince bilgi verecektir. DİSK, 12 Eylül sonrası yeniden açıldığında "çağdaş sendikacılık" denen musibeti de heybesine koyarak yol almaya başladı. Ne ironiktir ki, bu anlayışın o dönemdeki temsilcileri Avrupa sendikal hareketi yeni bir yol bulma arayışındayken, DİSK hala bu çizgiye saplanıp kaldı. DİSK kongresinde konuşan Avrupa sendika hareketinin temsilcileri; enternasyonal dayanışma, neoliberalizmin yıkım politikalarına karşı direnme, küresel iklim mücadelesi içerisinde yer alma, kadın ve çocuk emeği sömürüsüne karşı mücadele, Ortadoğu başta gelmek üzere bölgesel savaşlara karşı tutum alma gibi işçi sınıfının taraf olması gereken bütün alanlarda söz söyleme ve pratik tutum almak gerektiğine dikkat çektiler. Bu söylemlerin Avrupa sendikal hareketine şimdilik nasıl yansıdığı bir yana, aynı zamanda bir yönelime ve arayışa işaret ediyor.

İşte, DİSK'in yapısal sorunu, bir arayışının bile olmaması. Çıkış çizgisinin, 1970'lerin mirasını tüketerek ücret sendikacılığına saplanıp kalması. DİSK'in açmazı bu. Sınıf hareketinin toplam beklentileri ve metal işçilerinin öznel sorunlarını tali plana itip yüzde 17 ücret zammına imza atan BMİS'in sorunu bu.

Bu yapısal açmazlık, önceki yönetimlerde de olduğu gibi bugünkü yönetim anlayışında daha da geriye giderek vücut bulmuştur.

DİSK, burjuva siyasete dümen kırarak içinde bulunduğu açmazdan çıkamayacaktır. Sınıf sendikacılığından uzak, hem sendikal bürokrasiye daha fazla gömülen hem de sermayeyle uzlaşı üzerinde kurulu anlayışla diğer konfederasyonlardan ayırt edici olamayacaktır.

İlerici işçiler, "Sendika yöneticilerinden önce işçiler konuşacak" dediğinde salonun güçlü desteğini alıyorsa; "Bu gemi batmalı, başka gemi yapmalı" denildiğinde işçilerin düzene olan güvensizliği hemen yankı bulabiliyorsa; sendikal ve siyasal değişim isteği DİSK tabanında hala mevcut temektir. İşe, bu değişim isteğini açığa çıkarmak ve örgütlemekle başlanabilir.

Devrimci, ilerici işçilerin her bir konuşması, seçim rehaveti içindeki kongre delegelerine temas ediyorsa, demek ki temas edilecek bir taban da var. DİSK'in kendiliğinden değişmesini beklemek içinse tek bir nedenimiz yok.