4 Aralık 2024 Çarşamba

Halkın yarıdan fazlası bu iktidara teslim olmuyor

Akademisyen Mustafa Şener, "AKP iktidarı ne yaparsa yapsın yüzde 45?i aşamıyor. Bu aslında umutlu olmak için yeterli bir sebep" dedi.

Mersin Üniversitesi'nden ihraç edildikten sonra Almanya'ya yerleşen Yardımçı Doçent Doktor Mustafa Şener, 24 Haziran seçimlerine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Seçim kararı açıklandıktan sonra oluşan atmosferde psikolojik üstünlüğün muhalefette olduğunun altını çizen Şener, "AKP iktidarı ne yaparsa yapsın yüzde 45’i aşamıyor. Bu aslında umutlu olmak için yeterli bir sebep" dedi.

Şener, "Gerçekten bu halkın yarıdan fazlası bu iktidara teslim olmuyor. Bu direniş bir şekilde kendisini dışa vuruyor" diye konuştu.

Mustafa Şener'in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

AKP-MHP iktidarı 24 Haziran’da baskın seçim yapma kararı aldı. Sizce Erdoğan faşizminin bu kararı almasının nedenleri nelerdir?

Ekonomik kriz en çok konuşulan etkenlerin başında geliyor. Bu fikre ben de büyük ölçüde katılıyorum. Türkiye’yi büyük bir ekonomik kriz bekliyor. Bu krizin sonuçlarının ortaya çıkmasından korktular. Ekonomik krizin temel göstergelerinin ortaya çıkmasından sonra seçime gitmektense hemen seçime gitmeyi doğru buldular. Sadece ekonomik kriz de değil, iktidar açısından düşüşe geçen bir siyasi atmosfer var. Bunu da durduramıyorlar. Ne yapsa da AKP daha önceki hegemonyasını koruyamıyor. Düşüş daha fazla derinleşmeden erken seçime gitme kararı aldılar. MHP açısından da aynı şeyi söyleyebiliriz. İyi Parti'den sonra MHP daha keskin ve hızlı bir düşüşte.

Baraj altında kaldığını mı kastediyorsunuz?

Evet, baraj altı olduğu kesin.

'SEÇİMİ İLLA KAZANACAKLAR' DİYEMEYİZ

24 Haziran’da yapılacak seçim ve özellikle 25 Haziran ve sonrası için öngörüleriniz ve beklentileriniz nelerdir?

24 Haziran seçimlerinin açıklandığı gün ben pek iyimser değildim. Hatta bir yazımda da "Biz bu seçimi şöyle ya da böyle kaybedeceğiz ama seçim sonrasına asıl olarak hazırlanmak gerekir' diye. Çünkü bunun hem baskın seçim olması hem de AKP iktidarının seçim hilelerini yasalaştırması, Tayyip Erdoğan’ın hiçbir şekilde kazanmaktan başka şansının olmaması, biraz olumsuz düşünmeye zorluyor. Fakat son birkaç haftadır psikolojik atmosfer açısından baktığımızda üstünlüğün yine de muhalefette olduğunu görüyorum. Bu biraz enteresan. Bu Tayyip’in kendisini de çok şaşırttı. Şu anda kendisinde panik hali seziliyor. Bu seçim kararını almalarında iyi edip etmediklerini şu anda tartışıyor olabilirler. Psikolojik üstünlüğü kaybettiler. Bu onları hırçınlaştırıyor. Dolayısıyla 'Seçimi illa kazanacaklar' diyemeyiz. Seçim hilelerini, YSK’nın seçim sırasında yapacağı birtakım manevraları göz önüne almak zorundayız. HDP’nin baraj altında kalması için epeyce çaba sarf edecekler. Bunları başarıp başaramayacaklarını göreceğiz. Bence seçim gecesi ve seçimden sonrasına hazırlıklı olmamız lazım. Bu seçimi kaybetsek bile her şey yeniden başlayacak ve muhalefeti yükseltmemiz lazım. Bunun için şartların çok da kötü olmadığını düşünüyorum. AKP iktidarı ne yaparsa yapsın yüzde 45’i aşamıyor. Bu aslında umutlu olmak için yeterli bir sebep. Bu halkın yüzde 50-55’lik bir kısmı her şeye rağmen direniyor. Bizim bu direnci iyi örgütlememiz lazım.

Kitle hareketinde belli bir düşüş vardı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’de bir canlanma oldu. Arkasından Newroz, arkasından 1 Mayıs. Şimdi bu seçim atmosferinde de az önce belirttiğiniz gibi iktidarın beklemediği bir tablo oluşdu. Dolayısıyla bu kitle mücadelesinin seçim sürecinde daha çok gelişeceği anlamını taşır mı?

Aslında Türkiye’de çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Süreci izleyen akademisyenler, aydınlar olarak hiç beklemediğimiz bir yerde direnç noktaları çıkıyor. Gerçekten çok enteresan.

SİYASİ İKTİDAR UZATMALARI OYNUYOR

Akademisyenler olarak sizin çıkışınız gibi...

Aynen öyle, bizim çıkışımız gibi. 7 Haziran seçimleri öncesindeki havayı düşündüğümüz gibi Türkiye için olağanüstü bir şeydi. Orada bitmedi, son referandum öncesindeki havada da çok ciddi bir direniş yükseldi. Gerçekten bu halkın yarıdan fazlası bu iktidara teslim olmuyor. Bu direniş bir şekilde kendisini dışa vuruyor. Belki çok alışıldık biçimlerde değil. Kitle gösterileriyle değil, şu anda da tamamen öyle bir hava var. Dolayısıyla iktidarın işi çok zor. Siyasi iktidar için deniz çoktan tükendi. Aslında uzatmalara oynuyorlar. Bunun kendileri de farkında. Hegemonyalarını çoktan kaybettiler, sadece baskı ve zor araçlarına dayanarak iktidarlarını sürdürmeye çalışıyorlar. CHP, İP ve Saadet Partisi ittifakı örneğin. Artık sağ cenahta da, AKP’nin tabanı diyebileceğimiz muhafazakar cenahta da ciddi bir tepkinin oluştuğunu görüyoruz. Bunların hepsi hayırlı gelişmeler. Bir risk yok mu? Elbette sandık hileleri riski var. Tayyip Erdoğan iktidardan düşmemek için elinden geleni yapacaktır. Bunlara hazırlıklı olmamız gerekir. Umutlu olmak için çok sebep var.

HDP ve onun tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın bu seçimlerdeki rolü sizce ne olabilir?

HDP Selahattin Demirtaş’ı aday göstererek çok doğru bir karar aldı. Selahattin Demirtaş artık çoktandır bir parti başkanı değil, Demirtaş artık bu ülkede muhalefetin bir yüzü, bir simgesi. Tekçi rejimi istemeyen, çoğulcu demokrasiden yana olan herkes için bir simge. CHP’nin, başka partilerin içindeki insanlar da dahil olmak üzere herkes için bir umudun simgesi. O da bunu iyimser mesajlarıyla, gülen yüzüyle çok layıkıyla yerine getiriyor. En olumsuz koşullarda bile karanlığı yırtmasını iyi beceriyor. Bunu hücredeyken de yapabiliyor. Dolayısıyla Demirtaş daha aydınlık bir Türkiye’nin en somut simgesi. CHP’nin görece solda sayılabilecek bir adayı, Muharrem İnce’yi aday göstermesini de buna bağlıyorum. CHP bu sefer de sağdan bir aday gösterseydi Demirtaş’ın oylarında patlama olacaktı.

DEMİRTAŞ, HDP'YE OY VERENLERDEN DAHA FAZLASIDIR

Ön kesmek için mi?

Evet, ön kesmek için yaptı. CHP kitlesinin rahatlıkla oy verebileceği bir aday göstererek Demirtaş’a gidebilecek oyları engelledi. İşte HDP ve Demirtaş’ın böyle bir ağırlığı var. Demirtaş, HDP’ye oy verenlerden daha fazlasıdır.