28 Eylül 2024 Cumartesi

Hanife Yıldız: Devlete güvendim, 25 yıldır bu enkazın altında yaşıyorum

778 buluşmada, akıbeti 25 yıldır açıklanmayan Murat Yıldız için bir araya geldi Cumartesi Anneleri. Anne Hanife Yıldız'ın "Emek emek büyüttüm oğlumu, ben yaşıyor muyum ölü müyüm" feryadı yükseldi. Oğlunu kaybedenlere seslenen anne Yıldız, "Adınız büyük, devletiniz büyük ama benim gözümde küçücüksünüz" diye haykırdı.

Cumartesi Anneleri 778 hafta buluşmasında, gözaltında kaybedilişinin 25. yılında Murat Yıldız için adalet istedi. Anne Hanife Yıldız'ın, yürekleri dağlayan "19 yaşındaki oğlumu emek emek büyüttüm" feryadı yankılandı.

Galatasaray Meydanı'nın 79 haftadır kapalı olması nedeniyle bir kez daha İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen kayıp yakınları, gözaltında kaybettiklerinin fotoğraflarıyla, karanfiller taşıdı. Bu haftanın buluşmasına HDP Milletvekilleri Oya Ersoy, Musa Piroğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDK İstanbul İl Eşsözcüsü Yoldaş Aydın ve çok sayıda kişi katıldı.

778. haftanın basın metnini okuyan İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan, 79 haftadır ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkını kullanmalarının engellendiğini kaydetti. Arcan, "Bizimle hafıza mekanına dönüşen Galatasaray'dan sesimizi duyurmamız yasaklanıyor. Bu yasaklamayı dünyaya hukukla, insan hakları ile açıklayamayan yetkililer, Galatasaray'a gidişimizin polis zoruyla engellenmesini, bu daracık sokağa hapsedilmemizi devletin bizi koruması olarak açıklıyor" dedi.

ARCAN: GALATASARAY MEYDANI'NDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Bu hafta devletin inandırıcılıktan uzak iddialarına örnek olan Murat Yıldız dosyasını işleyeceklerini söyledi Arcan. Gözaltında kaybedilişinin 25. yılında bir kez daha adli makamları Murat Yıldız için adaleti tesis edecek adımları atmaya çağıran Arcan, "Murat Yıldız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, 79 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray Meydanı'ndan vazgeçmeyeceğiz" vurgusu yaptı.


YILDIZ: BİR ANNE ADALETİNİZE GÜVENİYOR, 25 YILDIR O ACIYLA YAŞIYORUM
778. haftada Hanife Yıldız'ın isyanı yankılandı bir kez daha. Hanife Yıldız, oğlunu kaybettiği günü aktardı: "Akşam oğlum arabada diye hatırlıyorum. Ve bir de benim işyerime getirdiklerini, oğlum çok dövülmüştü, gözleri çanağından dışarı çıkmıştı. O hep gözümün önünde. Düşünün ki, bir anne adaletinize, polisinize güveniyor ve başka bir kötü şey yaşanmasın diye size getiriyor. Ama 25 yıl olacak ki, ben o acıyla nasıl yaşıyorum ne yapıyorum. Hiçbir devletin görevlisi gelip de 'sen ne yapıyorsun?', sormadı."

Buluşmanın etrafına yığılan polislere dikkat çeken Yıldız, "Ne diye yığıyor. Ben konuşmayım, ben anlatmayım, beni kimse görmesin, 'bizim ayıbımız da kapansın.' Bu bir anadan beklenmez. Şuraya bir bakın ne Müslümanlığa, ne insanlığa sığacak bir şey mi? Buradaki insanların hepsi tertemiz, ama siz yüzünüz kara, eliniz kanlı ya nasıl yediniz. Şimdi bunlar, ülkeyi babasının mirası gibi birbirleriyle paylaşıyorlar, bize ise Galatasaray önünü yasaklıyor, mezar yerimizi bize layık görmüyor. Buradan Şah İsmail Öztürk'e sesleniyorum, hani bir şey dedin o hep içimde yara oldu. Dedin ki, 'Bu Tahir Şerbetçi olmasa', bak kendin meslektaşı diyor, 'ben Murat'ı götürür getirirdim burnu bile kanamazdı.' Peki bu savcılar neden, harekete geçmiyor. Sen bu anneye bu kelimeyi niye söyledin. Ya ben 25 yıldır bu adaletsizliğin enkazı altında, bir savcının el uzatmasını bekliyorum" ifadelerini kulandı.

'ADINIZ, DEVLETİNİZ BÜYÜK AMA BENİM GÖZÜMDE KÜÇÜÇÜKSÜNÜZ'
Güvenlik bahanesiyle eyleme gelirken üstünün arandığını söyleyen Anne Yıldız, "Ya ben 19 yaşında, bir tane tokat atmadığım bir evladımı size getirdim. Onun güvenliğin sağlamamışsınız. Şimdi benim güvenliğimi sağlasan ne olur sağlamasan. Zaten ölü müyüm, diri miyim ne yaşıyorum biliyor musun? Bu keyfi değil, bize verilen emir diyorlar. Bu güvenlik güçlerinin bizim güvenliğimizi sağlamadığı belli. Gönderenlere sesleniyorum, birazcık insan olun. Hiç, adınız büyük devletiniz büyük benim önümde siz küçüksünüz, benim önümde siz insan değilsiniz, bunu iyi bilin" diye haykırdı. Oğlu Murat'ın fotoğrafını gösteren anne Yıldız, "19 yaşında, bin bir emekle büyüttüm, ne yaptınız, mezarı nerede? Akıbetini bana açıklamak gibi bir derdiniz yok mu ama benim sorma derdim var. Ben içimdeki ateşi gözyaşlarımla söndürüyorum, söyleyecek laflarımı içimde boğuyorum. Zalimler, eli kanlılar... Yetmez ki bunlar size lanet bile okuyamıyorum, size lanet bile yetmez" diye feryat etti. Gözyaşlarını tutamayan anne Yıldız, bu zalimliği yaşayan herkesin acısını yaşadığını, oğlu adına tüm kayıpları andığını söyledi; evladına kavuşamadan yaşamını yitiren anneleri selamladı. Anne Yıldız'ın konuşması, duygusal anlar yaşattı.


YOLERİ: DOSYANIN ÇOK ÖNCEDEN KAPATILDIĞINI GÖRDÜK
Murat Yıldız'ın dosyasını takip eden İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri de, dosyada yaşanan hukuksuzlukları aktardı. Yoleri, Murat'ın dosyasıyla 2005 yılında tanıştığını söyledi. Ancak 20 yıl dolunca dosyalar kapatıldığı için, süre dolmadan savcılık dosyasının hangi aşamada olduğunu araştırmak istediklerini belirtti. Yoleri, "Bu sebeple dosyaya ulaşmaya çalıştığımızda dosyanın çok önceden kapatıldığını gördük. Polisler hakkında açılmış olan 'görevi ihmal' davasından çok daha önce Murat'ın ölümüyle ilgili dosya kapatılmıştı" dedi.

Dosyanın hemen kapatılmak için "intihar" diye kayıtlara geçtiğini vurgulayan Yoleri, "Dikkat çekici bir şey daha oldu. Gördük ki, sadece Murat'ın dosyası kapatılmakla, ona refakat eden polisler hakkında bu komik ceza verilmekle kalmamıştı aynı zamanda onun dosyaları da kaybedilmişti. Önce dosyaları bulmaya çalışalım diyenler, bugüne kadar bazı dosyalar imha edilmiş olabilir deyip o listelerde dosyayı bulamayanlar maalesef biz ısrar ettiğimizde bu dosyanın da imha edildiğine dair açıklamayı, sonrasında olayı kapatabilmek için bize söylemişlerdi" diye konuştu.

'MURAT'I ARIYOR OLUŞUMUZ YARGI MAKAMLARINI MEŞGUL ETMEK GİBİ GÖRÜLÜYOR'
Bunun üzerine olayı araştırmaya devam ettiklerini belirten Yoleri, dosyanın iki yıl boyunca açık kaldığını ancak savcılığın etkin bir soruşturma yürütmediğini ve nihayetinde "takipsizlik" kararı verildiğini vurguladı. Anayasa Mahkemesi'ne götürülen dosyayı şimdi AİHM'e götürmek için hazırlık yaptıklarını söyleyen Yoleri, "Çünkü Anayasa Mahkemesi de aynı şeyi söyledi. Daha önce etkin bir soruşturma yürütülmeden, adalet sağlanmadan kapatılan dosyaların, kapatılmış olması üzerinden sadece böyle bir karar verildi. Bugün hala Murat'ı arıyor oluşumuz, bununla ilgili hukuki yollara başvuruyor oluşumuz da hukuki ya da yargı makamlarını meşgul etmek gibi değerlendirme eğiliminde, savcılığın tutumu buydu. Anayasa Mahkemesi'nin de kabul etmemesi aynı tutumun devamı" dedi.


KIRBAYIR: VASİYETİNİ YERİNE GETİREMEDİM, ANA BAĞIŞLA
Oğlu Cemil için yürüttüğü adalet mücadelesine ömrü yetmeyen Berfo Kırbayır'ın ölümünün 7. yılı. Onun ardından adalet mücadelesini sürdüren Mikail Kırbayır, Berfo Anaya hitaben şu ifadeleri kullandı: "Oğlun Cemil'i, elinden, senin ocağından alıp götürmüşlerdi. O günden sonra dünyanı karartan, artan ömrünü de ziyan eden muktedirlerin hukuksuzluklarına karşı adalet mücadelen 33 yıl sürdü. Bu mücadeleyi Elmas anayla, Emine anayla, Zeycan anayla, Asiye anayla verdiğin Galatasaray şu an bize yasak. Keşke sana diyebilseydim ki ana, 'Cemil'in, kemiklerini bulmadan ölmeyeceğim' vasiyetini, gerçekleşmesi imkansız olan vesayetin üzerine yanına kazdığımız Cemil'in mezarına Cemil'in kemiklerini bulduk, kucağına verdik diyemiyorum. Ana bağışla."

Kırbayır'ın ardından Hanife Yıldız'ın kaleme aldığı şiir okundu. Şiirin bir kaç dizesi şöyle: "Bitmez anadır yası isyanı bitmez/ Neden bu adalet yerine gelmez/ Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar/ Zalimlerce geçer anamın karşısına güler/ İsyan isyan isyan..."


NE OLMUŞTU?
19 yaşındaki Murat Yıldız İzmir'de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir yerde otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı.

Ertesi gün Anne Hanife Yıldız'ı karakola götüren polisler "Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak" dedi. Bunun üzerine Murat, 23 Şubat 1995 tarihinde avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne gitti ve Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi'ye teslim oldu.

Aradan 3 gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı, çelişkili açıklamalar karşısında Hanife Yıldız, ısrarını sürdürünce emniyet yetkilileri, Murat'ın belindeki silahı İstanbul Kartal'da sakladığını söylediği için onu polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul'a gönderdiklerini ancak Murat'ın feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiler.

Anne Hanife Yıldız'ın "Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu neden kaçsın?" itirazı boşlukta kaldı. Hanife Yıldız'ın tek çocuğu Murat'tan bir daha haber alınamadı.

Hanife Yıldız, Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurdu. Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi beş yıl süren yargılama sonucunda sanık polislerin beyanını esas aldı ve polislere yalnızca "görevi ihmal"den günümüz parasıyla 1.18 kuruş para cezası verdi. Aynı mahkeme 2007 yılında da polislerin görevi ihmalden aldığı ceza ile ilgili davanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verdi.

İHD avukatı Gülseren Yoleri, 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Murat Yıldız için yeniden soruşturma açılmasını talep etti. Açılan soruşturma iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan başvuru da reddedildi. Dava Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. Hanife Yıldız tüm yasal yolları kullandı ancak oğlunun akıbetini açıklayacak, faillerini yargılayacak etkinlikte bir soruşturma ve ceza adaletini sağlayacak bir yargılama yapılmadı.