24 Eylül 2024 Salı

Hırvatistan ve Sırbistan emekçi solundan iki örgüt birleşti

Sırbistan'da Kızıl İnisiyatif ve Hırvatistan'da Kızıl Eylem adlarıyla mücadele yürüten iki farklı örgüt birleşti. Kızıl Eylem/Kızıl İnisiyatif, birliği "Bir örgütün iki farklı ülkede faaliyet yürütmesi sıradan bir şey değil. Öte yandan, Hırvatistan ve Sırbistan herhangi iki ülke de değil. Umuyoruz ki bizim adımımız diğer grup ve girişimleri politik çizgilerini netleştirmeleri açısından cesaretlendirir" şeklinde değerlendirdi.

İki farklı ülkeden iki farklı emekçi sol hareket birleşti. Sırbistan'da Kızıl İnisiyatif ve Hırvatistan'da Kızıl Eylem örgütleri Şubat ayında Kızıl Eylem/Kızıl İnisiyatif* adıyla birleştiklerini açıkladı. Almanya'da faaliyet yürüten Komünist İnşa'nın sitesinde 13 Nisan'da yayımlanan röportajda, birliğe duyulan ihtiyaç, ülkelerdeki emekçi sol hareketin durumu, yeni dönem mücadelenin ihtiyaçları ve pandemiyle mücadeleye yer verildi. Soruları yanıtlayan devrimciler, ülkelerindeki sol hareketin zayıf olduğunu kabul ederek, "Örgütlerimizi birleştirerek kendimizi en azından iki alanda güçlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Umuyoruz ki bizim adımımız diğer grup ve girişimleri politik çizgilerini netleştirmeleri açısından cesaretlendirir" dedi.

Yaşam Uzun'un ETHA için çevirdiği röportaj şöyle:

'BİRLEŞEREK SOLDAKİ SOSYAL ŞOVENİZME TUTUM ALDIK'
Örgütünüz iki farklı ülkedeki iki komünist örgütün birliğinden doğdu. Bugünkü komünist harekette alışılagelenin dışında sayılabilecek bu kararı nasıl açıklıyorsunuz?

Doğru, bir örgütün iki farklı ülkede faaliyet yürütmesi sıradan bir şey değil. Öte yandan, Hırvatistan ve Sırbistan herhangi iki ülke de değiller. Bu iki ülke aynı dili konuşuyor ve tarihsel olarak da çok yakından ilişkililer. Geçen yüzyılın çoğu boyunca aynı devletin birer parçasıydılar. Elbette, iki farklı egemen sınıf ve devlet yapısının bizim için bir zorluk olmadığı anlamına gelmiyor bu. Politik ve ekonomik dinamikler zaman zaman çok açık bir şekilde farklılık gösteriyor. Ancak, avantajlar bunlara ağır basıyor.

Sadece devrimci hareket değil, genel olarak sol, ülkelerimizde ideolojik, stratejik ve örgütsel açıdan inanılmaz ölçüde zayıf durumdalar. Örgütlerimizi birleştirerek kendimizi en azından iki alanda güçlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Ortak bir politika geliştirme ve duruma dair stratejik değerlendirmeler yapabilme kabiliyeti, herhangi bir devrimci örgütün yaşayabileceği en güç meseleleri çözmemize katkı sunacak.

Diğer avantaj ise sınır ötesi dayanışma. Politik sistemlerin farklı olmasından ve iki ülkenin devlet aygıtlarının sıkı bir işbirliği içerisinde olmamasından dolayı her iki ülkede gelişecek baskının bizi aynı anda etkilemesi çok olası değil. Ulusal sınırların ötesinde birleşerek buradaki "sol"da zaman zaman ortaya çıkan sosyal şovenizme karşı açık bir tutum almış oluyoruz. Bir yandan kendilerine sosyalist deyip diğer yandan etnik temelli nefreti yayanlar sol hareketin bir parçası değiller. Bunu çalışmalarımızı ulusal sınırların ötesine genişleterek de gösteriyoruz.

'DEVRİMCİ HAREKETİN GÜÇLÜ BİR ÖRGÜTSEL YAPIYA İHTİYACI VAR'
Kamuoyuna açıklayabileceğiniz kadarıyla birleşme sürecinde kullandığınız yöntemleri anlatabilir misiniz?

Birleşmeye karar vermeden çok önce örgütlerimizin ilişkisi vardı. Ancak, bu ilişki doğasında düzenli değildi ve dolayısıyla yetersizdi. Bizim aynı zamanda ortak bir "geleneğimiz" var, çünkü örgütümüzün ikisi de eski Yugoslavya’nın Marksist-Leninist eleştirisinden doğdu ve Vlado Dapčević’in yaşamı ve mücadelesinden olumlu bir şekilde etkilendi. Ancak sadece bu değil; devrimci hareketin uzun vadeli bir politik stratejiye ve güçlü bir örgütsel yapıya ihtiyacı olduğu fikrini de paylaşıyoruz.

Başlangıçta, ne yazık ki, birlik için gerekli girişkenlik eksikti ve tabi bu süreç için gerekli bir model de. Birleşme süreci esasında halen devam eden bir süreç ve pandemi nedeniyle biraz yavaşlamak durumunda kaldı. Fakat, ortak örgütsel yapımızın çoğu kuruldu ve hali hazırda faaliyet yürütüyor. Her taktiksel karar için ortak yapılar kurmak gibi bir amacımız da yok. Faaliyetimizin odağında ideolojik ve stratejik alan bulunuyor. Bu, ortak bir politika ve strateji geliştirdiğimiz ama taktiksel kararları hâlâ yerel ölçekte alacağımız anlamına geliyor.

Pratik anlamda bu, Sırbistan’daki mücadelelerin değerlendirmesini en iyi Sırbistan’daki örgütün yapabileceği ve bunlara nasıl müdahale edeceğinin seçiminde tam özgürlüğe sahip olduğu anlamına geliyor. Yani kiminle birlikte çalışabiliriz, neyi destekliyoruz, neye karşı direniyoruz gibi soruların cevabını verebilir. Elbette, bu daima genel politik hatla uyumlu olmak zorunda. Aynısı Hırvatistan için de geçerli. Bu kararlar ortak organlarda alınan düzenli kararlar aracılığıyla analiz edilir. Birliğimizi bu şekilde sağlama alıyoruz, ama daha küçük ortak organlarda daha küçük kararları alarak faaliyetimizin paralize olmasının önüne geçiyoruz.

'ANTİFAŞİSTLER, ANTİŞOVENİST VE SOSYALİSTLER İTTİFAK GÜÇLERİMİZ'
Balkanlarda gelecekte birlikte çalışabileceğiniz diğer politik veya hatta komünist güçler var mı?

Biz daha fazla bir araya gelmeye açığız ve umuyoruz ki devrimci kuvvetlerin güçlendirilmesi acil ihtiyacına katkı sunarlar. Umut etmenin burada bize çok fazla yardımının dokunmayacağı çok açık. Ya da gerçek bir ideolojik ve stratejik birlik sağlamadan grupların resmi olarak birleşmesi de çok mümkün değil. Umuyoruz ki bizim adımımız diğer grup ve girişimleri politik çizgilerini netleştirmeleri açısından cesaretlendirir. Bunu,  "enternasyonal" politik geleneklerden birinde karar kılmaları anlamında değil sadece, devrimci bir değişimin nasıl mümkün olabileceğini ciddi bir şekilde düşünmeleri anlamında da söylüyoruz. Bu kesinlikle devrimci hareketin ve genel olarak solun gelişimine önemli bir katkı olacaktır.

Öte yandan, soldaki diğer güçlerle ideolojik açıdan veya farklı mücadele biçimleri nedeniyle zaten birleşemeyiz. Ancak, bu birlikte çalışamayacağımız ya da bu güçlerle dayanışma inşa edip işbirliği ilişkileri geliştiremeyeceğimiz anlamına gelmez. Mücadelede ciddi bir yer tutmayan gruplar arasındaki mantıksız sekterlikten kesinlikle kaçınmak istiyoruz. Aksine, tüm demokratik, antifaşist, antişovenist ve sosyalist güçleri kendimize yakın, potansiyel ittifak ve yoldaşlar olarak görüyoruz.

Eski Yugoslavya’daki sol güçlere genel yaklaşımımız bu şekilde. Balkanları daha geniş anlamda konuşursak ilişkilerimizin şu ana dek oldukça zayıf olduğunu ve bunu düzeltmeyi deneyeceğimizi söylememiz gerek. Yunan örgütü NAR (Neo Aristero Revma) ile Balkanlardaki sosyal şovenizme karşı birlikte mücadele etme amacıyla düzenli paylaşımlar içindeyiz. Aynı zamanda Türk ve Kürt yoldaşlarla da işbirliği içindeyiz.

'ÖNCELİĞİMİZ PANDEMİ VE DEPREMİN YIKINTILARI'
Önünüze koyduğunuz politik, ideolojik ve örgütsel amaçlarınız neler?

Öncelikle, halen çok zayıf bir örgüt olduğumuzu söylememiz gerekir ki ne kendimiz ne de bir başkasıyla ilgili illüzyonlara kapılmayalım. Bu son yeniden şekillenişimizin boyutu göstereceğimiz çabaya bağlı. Birleşme sürecimizin bir parçası olarak, bu yıl ortak bir teorik yayın ve düzenli yayınlar çıkarmayı planlıyoruz. Mevcut pandemi koşullarında, ne yazık ki, bu planlar şu an için odağımızda yer almıyor.
Dahası, eve kapanma sırasında Zagreb’de ciddi bir deprem yaşandı. Zagreb şehir merkezinin büyük kısmı şu an zarar görmüş durumda. Binlerce ev ve apartman kullanılamaz hale geldi. Yani, sokağa çıkma koşulları altında çok keskin sınıf karşıtlıklarının ortasında bulunuyoruz. Evsizler şimdi nerede yaşamalı? Evleri kim tamir edecek? Yıkılmış mülkleri kim yönetecek? Tartışmaların etrafında döndüğü sorular bunlar. Aynı zamanda, Sırbistan ve Hırvatistan hükümetleri "ekonomiyi destekleme" adına kamu bütçesinden büyük miktarda parayı kapitalistlerin özel hesaplarına pompalamayı ve işçilerin zaten çok sınırlı olan haklarını daha da kısıtlamayı planlıyorlar.

Sırbistan’da yakın zaman önce bir Kore'ye ait bir fabrikada işçiler, devlet ve firma sahiplerinin kârlarını tehlikeye atmaktansa virüsün fabrikalarda yayılmasına izin verdikleri için çalışmayı reddettiler.

Hırvatistan’da, dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi, binlercesi işsiz kalırken kamu bütçesi bu işsizler için kullanılmak yerine onların sömürücüleri için harcandı. Sokağa çıkma yasağı aynı zamanda pek çok diğer soruna yol açtı.

'HALKIN GERÇEK GÜCÜ KAPATILMA BİTİNCE GÖRÜLECEK'
Ekonomik kriz, tüm diğer ülkeler gibi Hırvatistan ve Sırbistan’ı da korona kriziyle vurdu. İşçi sınıfı bu durumdan nasıl etkileniyor?

Gerçek anlamda diğer her ülkedeki gibi, pandeminin en sert vurduğu kesim yoksullar ve işçi sınıfı. "Bireysel izolasyon", en az birikime sahip ve en ufak evlerde yaşayan bu insanlar için mantıken en zor olan şey. Aynı şekilde, en düşük ücretle çalışan işçiler her zamankinden çok çalıştırılıyor, en yüksek risk altında olan onlar ve bu durumdan hiçbir şekilde faydalanamıyorlar. Daha da kötüsü, işten atılma ve ücretsiz izin tehdidi altındalar. Pandeminin yayılmasını önlemek için sürekli sorumlu hareket etmemiz gerektiği söyleniyor; ancak patronların "dayanışması" onların kârlarını garanti etmek için yaşamlarımızı riske atmamız demek.

Ülkelere has bazı özgünlükler de var. Ekonomik anlamda Hırvatistan ve Sırbistan çok farklı. Sırbistan’da egemen olan komprador burjuvazi ülkeyi çokuluslu sanayi gruplarının ve hizmet sektörü şirketlerinin ucuz emek gücü kaynağına çevirmek istiyor. Bunu başarmak için ücretleri olabildiğince düşük tutuyorlar, işçi haklarını kısıtlıyorlar ve aynı zamanda büyük sübvansiyonlarla yabancı "yatırımcıları" çekmeye çalışıyorlar. Mevcut krizde, hükümet fabrikaları çalışır tutmak için elinden geleni yapıyor, yani işçileri açıkça tehlikeye atıyor. Bir yandan işçiler bu güvensiz koşullarda çalışmak zorunda bırakılırken herkes sıkı bir sokağa çıkma yasağı altında yaşıyor. Bu herhangi bir protestonun gelişmesinin önüne geçiyor ve elbette özgürlükleri sınırlamak için ek "olağanüstü önlemler" için zemin hazırlıyor.

Hırvatistan ekonomisi ise ağır bir şekilde bu yaz büyük bir olasılıkla çökecek olan yaz turizmine bağımlı. Bu Hırvatistan için ekonomik bir felaket demek, buna şüphe yok. Yani soru kayıpları kimin ödeyeceğine geliyor. Hükümet otelciler için büyük sübvansiyonlar planlarken sosyal desteklerde, ücretlerde ve kamusal hizmetlerde kesintiye gidiyor. Ancak savaş henüz bitmedi, halkın gerçek cevabını kapatılma bittikten sonra göreceğiz.

'DAYANIŞMA İNİSİYATİFLERİ OLUŞTU'
Ülkelerinizde insanlar Korona tehdidine ve ekonomik krize nasıl tepki gösterdi?

Böylesine zor bir durumda halk kendini örgütleyebileceğini gösterdi. Her yerde ister depremden ister pandemiden etkilenen komşulara yardım etmek için dayanışma inisiyatifleri oluştu. Diğer yandan, tabi ki, mevcut durumda insanların yaşamlarını daha zor hale getiren kapitalist akbabalar da var. Şu an için mücadele yöntemleri oldukça sınırlı. Önlemler ülkeden ülkeye değişiyor, ancak her yerde amaç direnişin gelişmesini engellemek. Hem Sırbistan’da hem de Hırvatistan’da sokağa çıkma yasağı ile meşrulaştırılan polis şiddeti vakaları oldu. Protestolar genelde günün belli saatlerinde camlardan ses çıkarma ve benzeri şekillerde gerçekleşti. Günlük yaşamda internet hiç bu kadar önemli bir yer tutmamıştı. İnternet olmaksızın, tehlikeli koşullar altında çalışması beklenen işçilerle dayanışmanın örgütlenmesi veya hatta Zagreb depreminin neden olduğu yıkımın boyutunun hesaplanması bugün için pratik olarak imkansız olurdu.

'ÖRGÜTSEL BİLGİ VE BECERİYE İHTİYAÇ VAR'
Mücadelenizi desteklemek isteyen Almanya’daki devrimcilere ne tür enternasyonal dayanışma biçimleri önerirsiniz?

Hırvatistan ve Sırbistan’daki yabancı sermayenin çoğu Alman. Alman dış politikası sıkça sadece ekonomik açıdan değil politik açıdan da egemen olmayı deniyor ülkelerimizde. Almanya’daki şirketler ve hükümet üzerinde kurulacak bir baskı bu nedenle buradaki savaşıma destek anlamına gelecektir, bu bilgiyi yaymak bile olur bunun biçimi. Bu mücadelelerle ilgili Almanya’daki yoldaşları bilgilendirmek bizim sorumluluğumuz. Bu işi gelecekte daha iyi yapacağız.

Sırbistan ve Hırvatistan yüz binlerce işçi de Almanya’da çalışıyor. Onları Almanya’da örgütlemek bizim için önemli bir destek olacaktır, çünkü çoğu bir süre sonra geri dönecek olan işçiler bunlar. Neredeyse hepsi kendi memleketlerinde olan biteni, politik durumu takip etmeyi sürdürüyor, ancak sosyalist fikirlerle temas etmemiş olabiliyorlar. Genç işçilerinin büyük bölümünün yurt dışında çalıştığı bir ülkede onlara ulaşmamız lazım.

Son olarak, Hırvatistan ve Sırbistan’daki devrimci hareketin aynı zamanda örgütsel bilgi ve becerilere ihtiyacı var. Devrimci örgütlenme tecrübe gerektiren ciddi bir iş. Bunlar genellikle hareket içinde miras olarak taşınır. Ancak bizim ülkelerimizde hareket devrimci pratik açısından bir kırılma yaşadı, yani bizim çizgimizi ve çalışma biçimimizi sıfırdan geliştirmemiz gerekiyor. Yabancı yoldaşlarla iyi ilişkiler bu süreci hızlandırabilir.

* Kızıl Eylem/Kızıl İnisiyatif'in sitesi: https://crvena.org/
** https://komaufbau.org/interview-mit-rote-aktion-rote-initiative-aus-serbien-und-kroatien/ adresinde yer alan röportaj Yaşam Uzun tarafından ETHA için çevrildi.