28 Eylül 2024 Cumartesi

Kanlı Pazar'ın 51. yılı: Katliamın failleri iktidarın öne çıkan isimleri

Kanlı Pazar katliamının üzerinden 51 yıl geçti. Kanlı Pazar'ın failleri bugün politik İslamcı iktidarın öne çıkan isimleri arasında yer alıyor.

Kontrgerillanın, yükselen devrimci ve antiemperyalist mücadeleyi ezmek için tertiplediği Kanlı Pazar katliamının üzerinden 51 yıl geçti.

İktidarda bulunan ve ABD karşıtı nutuklar çeken siyasiler, o gün 6. Filo'yu protesto eden devrimcilere saldıran Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ve Komünizmle Mücadele Derneği'nin üye ve yöneticileriydiler. AKP'li eski meclis başkanı İsmail Kahraman o dönem MTTB başkanıydı. Kahraman, MTTB'nin orta öğrenim bölümünde görevliydi. Abdullah Gül o dönem devrimci gençlerin astığı "Faşistler okula giremez" afişindeki listede ismi bulunanlardandı. Bu politik İslamcı kadronun zihniyeti değişmediğinin göstergesi Bülent Arınç, Abdullah Gül, Ali Coşkun, Kadir Topbaş'ın MTTB'nin 2006'da yeniden kuruluş toplantısına katılması oldu.

Bu katliama tarihsel ve güncel önem kazandıran şey '68'den günümüze kadar kesintisiz biçimde devam eden devrimci mücadele döneminin ilk katliamı olmasıdır. Doğrudan kontra çeteleri ve polisin yanı sıra sivil faşist ve şeriatçılar eliyle gerçekleştirilen bu katliam günümüze kadar kesintisiz biçimde sürdürüldü. Kanlı Pazar'ın failleri bugün politik İslamcı iktidarın öne çıkan isimleri arasında yer alıyor.

'68 Temmuzunda 6. Filo'yu protesto eden devrimci gençlere devletin tepkisi gözaltı, tutuklama, öğrenci yurtlarını basıp onlarcasını yaralama ve Vedat Demircioğlu'nu pencereden atarak katletmek oldu. Demircioğlu'nun katledilmesini ve gözaltı-tutuklamaları prostesto eylemlerine saldıran polis, Atalay Savaş'ı katletti. Bütün bu saldırı, ezme ve sindirme çabaları devrimci gençliği mücadelesinden vazgeçirmedi.

1969 başında 6. Filo'nun tekrar İstanbul'a doğru yola çıkması üzerine FKF, DÖB, İTÜ ÖB'nin de içinde olduğu gençlik örgütleri, işçi sendikaları, meslek örgütlerinin de aralarında olduğu 76 örgüt, '68 Temmuzunda olduğu gibi antiemperyalist eylemler için bir araya geldi. 6. Filo'nun daha İstanbul'a varmadan kampanya biçiminde ajitasyon-progapanda faaliyetine ve yerel biçimlerde prostesto eylemlerine başlanır. Beyazıt Meydanı'ndan (o zamanki adı Hürriyet meydanı) Taksim Meydanı'na "Emperyalizme ve sömürüye karşı işçi yürüyüşü" adında büyük bir miting hazırlığına girişilir. Bu hazırlıklar, devrim şehidi Vedat Demircioğlu'nun katledilmesini protesto ve anma etkinlikleriyle birleştirilir. Demircioğlu'nun resmi bulunan flamalar İstanbul'un birçok yerine asılır.

Başbakandan içişleri bakanına, valisinden polisine, gerici burjuva basınından MTTB ve Komünizmle Mücadele Derneği'ne kadar saldırı adım adım planlanarak kontrgerilla tarafından koordine edilir. 16 Şubat'ta 40 bin öğrenci, aydın ve işçinin yürüyüşü Taksim'e vardığında miting alanına henüz birkaç bin antiemperyalist girmişken polis, alana girenlerle yürüyüş kolu arasına girip birbirinden yalıtarak sivil faşistlerle birlikte saldırıya geçer. Yürüyüş kolu dağıtılırken, polisin yol vermesiyle sivil faşistler devrimcileri katletme saldırısına başlar. Antiemperyalistlerden Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan bıçaklanarak katledilir ve 200 devrimci yaralanır.

Bugün ve Sabah gazeteleri "Milletin sabrı tükeniyor", "Kızıl bayrak asanlara son ihtar", "Kızılları boğmanın tam vakti" ve "Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız" manşetleriyle günlerce önce başlamışlardı kışkırtmaya. Son Havadis köşe yazarı milliyetçi-faşist gençlere çağrıda bulunup; 6. Filo askerlerini "ellerinde dostluk dövizleriyle", "Amerikalı dostlarımız hoş geldiniz" gösterileriyle, buket vererek ve alkışlayarak karşılamaya çağırıyor; solculara karşı milliyetçi gençlik "harekete geçmelidir" deyip kışkırtıyordu. Önceden örgütlenen, şehir dışından getirilenlerin de içinde olduğu linç gürühları 16 Şubat sabahı Dolmabahçe'ye taşındı. Sabah namazı kılındıktan sonra kışkırtılıp, demir sopalar dağıtılarak Taksim Meydanı'na çıkan sokaklara mevzilendirildiler.

Dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan olayların sorumlusu olarak devrimci gençleri ilan eder. Açıkladığı "suçlu olduğu tespit edilenler" arasında o sırada hapishanede olan Deniz Gezmiş'in ismine yer verecek kadar gözü dönmüştür. Oluşan kamoyu tepkisiyle, ikisi gazetelerde elinde bıçakla resmi çıkan olmak üzere 4 sivil faşist tutuklanır. Katliamın sorumluluğu bu dört faşiste yüklenip arkasındaki kurumlar, organizatörler ve binlerce saldırgan aklanmaya çalışılır. Çok geçmeden içlerinden birinin katil olduğu tanık ifadesiyle teşhis edilmesine rağmen dördü de beraat eder. Böylece sırtları sıvazlanan sivil faşistler ve şeriatçılar 70'lerde, 90'larda, 2000'lerde ve 2010'larda kontrgerillanın veya iktidarın kontrolü altında devrimcileri, antifaşistleri, Alevi ve Kürtleri katletmeye devam ederek kariyer basamaklarını adım adım tırmandılar. Milletvekili, bakan, meclis başkanı, başbakan ve hatta cumhurbaşkanı veya politik İslamcı saray rejiminin reisi oldular.