25 Eylül 2024 Çarşamba

Murat Çepni yazdı | Can Atalay'a özgürlük!

Can Atalay'a özgürlük talebi, tüm emek ve demokrasi güçlerinin talebi olmalıdır. Sivas, Gezi, Soma, Suruç, Kobanê ve daha birçok davada "herkes için adalet" sloganı yükselirken, politik özgürlüklerin kazanılması mücadelesi için kararlıca bir adım öne çıkmaktan başka yolumuz yok.

Yakın tarihin tüm siyasi gelişmeleri neredeyse Gezi isyanı ve Kobanê direnişi etrafında şekilleniyor. "Bu coğrafyada hiçbir şey olmaz", "Bu halk ayağa kalkmaz", "İktidara bu kadar destek varken nasıl olacak da sokağa çıkacaklar" sorularıyla kuşatılan bir kuşak, Gezi isyanı ve Kobane direnişleriyle yeni umutlara yelken açtı.

Bize umut olan da doğal olarak faşizme kabus oluyor.

Tüm faşist öncelleri gibi Saray da oturduğu yerden itiraz eden milyonlardan değil, sokağa çıkan yüzlerden, binlerden, on binlerden korkuyor.

Gezi ve Koban ê davalarında onlarca arkadaşımız ağır cezalarla karşı karşıya. Bu davalarla bir taraftan eylemlere katılanlar cezalandırılmaya çalışılırken, bir taraftan da tüm topluma korku yayılmaya çalışılıyor.

Bu davalarla halk ayaklanması yargılanmaya, yargı eliyle yaşanması muhtemel olanı baskılamaya çalışıyorlar. Planlarını gelecek için yapıyorlar. Seçim sonuçlarına bakarak, aldıkları oyları hesaplayarak "Tamam şimdi rahatça arkamıza yaslanabiliriz" diyemiyorlar. Onların rahatlığı; kırdıkları her umutta, dağıttıkları her örgütlenmede, içini boşalttıkları her programdadır!

İsyanlardan, direnişlerden gelecek için beslenmek doğru değerlendirmeler yapabilmekle mümkün.
Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Can Atalay'a Gezi davasından 18'er yıl ceza verilerek tutuklanmışlardı.

Arkadaşlarımız mahkeme salonlarında da Gezi'yi savundular. Onları yürekten selamlıyoruz.

Gezi davası, seçimler sürecinde bir başka vesileyle de gündemimize girdi. Can Atalay, özellikle iş cinayetleri davalarından tanıdığımız çok değerli bir avukat arkadaşımız. Can ve tüm avukat arkadaşlarımız davaların duyurulmasında, dayanışmanın örgütlenmesinde, adalet sesinin yükseltilmesinde büyük emek harcadılar.

İşçinin emeği ve bedeni üzerinde yükselen AKP saltanat düzeni, 301 madencinin katledildiği Soma'da iki kişiyi tutukladı; Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı…

Emekçileri diri diri ölüme gönderenler türlü mahkeme oyunlarıyla serbest kalırken, halkı savunan avukatlar cezalandırıldı.
Mücadele her yerde sürüyor.

Silivri'de tutuklu Can Atalay 14 Mayıs 2023 seçimlerinde TİP Hatay milletvekili seçildi. Mazbatasını da aldı. Ancak Can Atalay serbest bırakılmıyor. Tüm girişimlere rağmen, kendi hukuklarını dahi ayaklar altına alarak, halkın seçilmiş temsilcisini cezaevinde rehin tutuyorlar. Tıpkı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP'li siyasetçilerin, Türkiye'nin uymakla zorunlu uluslararası kararlara rağmen rehin tutulması gibi.

Sürecin nasıl geliştiğine kısaca bir bakalım. Gezi davasından aldığı 18 yıl ceza Yargıtay aşamasında olduğu için, Can Atalay henüz tutuklu statüsünde. Anayasa'nın 83. maddesi de "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği öne sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz" diyor.

Tahliye kararı vermesi gereken organ Yargıtay. Fakat dosya Başsavcılık tarafından Yargıtay'a gönderilmediği için karar çıkamıyor. Tahliye kararını geciktirmek için dosya kasıtlı olarak Yargıtay'a gönderilmiyor. Saray'dan komut gelmeden bu aşamada adım atılmayacağı da biliniyor. Tahliye kararı için her türlü hukuki girişim elbette yapıldı ve yapılacaktır.

Ancak başında da ifade ettiğimiz gibi süreç son derece politiktir. Halkın söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğünün gaspı, sermaye egemenliğinin yegane yoludur. Hal böyle iken günün acil görevi, özel olarak daraltılmaya çalışılan adalet ve özgürlük mücadelesini geliştirmek, yaygınlaştırmaktır.
Toplam sürece baktığımızda görüyoruz ki; sokakta güçlü ve örgütlü halk iradesine dönüştüremediğimiz her hareket başarısızlığa mahkumdur.

Can Atalay'a özgürlük talebi, tüm emek ve demokrasi güçlerinin talebi olmalıdır.
Güçlü sahiplenmeyi başarabilirsek tümüyle keyfi şekilde cezaevinde tutulan Atalay özgürleşebilir, halk temsiliyeti görevi önündeki engeller ortadan kaldırılabilir.

Sivas, Gezi, Soma, Suruç, Kobanê ve daha birçok davada "herkes için adalet" sloganı yükselirken, politik özgürlüklerin kazanılması mücadelesi için kararlıca bir adım öne çıkmaktan başka yolumuz yok.

Kazanacağımız her başarı daha çok ve büyük başarının önünü açacaktır. Yakalamamız gereken en kritik halka ise birleşik mücadeledir.