4 Aralık 2024 Çarşamba

Yılmaz: Hasan Ocak kampanyası kayıplar mücadelesinin nirengi noktası oldu

"Sağ aldınız sağ istiyoruz", "Susma sustukça sıra sana gelecek", "Kaybedenler kaybedecek"... Hasan Ocak'ın 21 Mart 1995'te kaçırılmasının ardından yoldaşları ve ailesi tarafından başlatılan kampanyanın sloganlarıydı bunlar. Kampanyanın yürütücülerinden ICAD Türkiye Temsilcisi Ayşe Yılmaz, Hasan'ın yoldaşları ve Ocak ailesiyle başlayan mücadelenin diğer kayıp yakınları, sendikalar, meslek ve demokratik kitle örgütleri dahil edilerek toplumsallaştığını ve zamanla enternasyonalist bir boyut kazandığını anlattı. Mücadele sonucu Hasan kimsesizler mezarlığında bulundu ve devlet suçüstü yakalandı. O dönem yürüttükleri mücadele sonucu devletin kaybetme politikasında geri adım attığını söyleyen Yılmaz, Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanındaki mevzisinin bu süreçte kazanıldığını vurguladı.

Ermeni Soykırımı döneminde gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan çok sayıda Ermeni aydın ve sonrasında Sebahattin Ali'nin kaybedilmesiyle başladı Türkiye Cumhuriyeti'nde kaçırma, gözaltında kaybetme, katletme saldırıları. 80'li-90'lı yıllarda daha yaygın olarak yaşandı. Evinden gözaltına alınan, sokak ortasında kaçırılan devrimciler, Kürt özgürlük mücadelesinin öznelerinden bir daha haber alınamadı. Asit kuyularına atılanlar, katledilip bilinmeyen yerlere defnedilenler. Az sayıda insanın ise işkencede katledilmiş bedenlerine ulaşıldı. Bunlardan biri de komünist önder Hasan Ocak'tı.

Hasan Ocak, kontrgerillanın 12 Mart 1995 tarihinde İstanbul Gazi Mahallesinde gerçekleştirdiği katliamın ardından yaşanan Gazi ayaklanmasına komutanlık etti. Yoğunlukla emekçi Alevi halkının yaşadığı Gazi Mahallesinde, komünistlerin öncülük ettiği ayaklanmanın başından sonuna kadar içinde yer aldı.

Hasan, 21 Mart 1995 tarihinde İstanbul'da sokak ortasında kaçırıldı. Ailesi ve yoldaşlarının Hasan Ocak'ın kaçırılmasının ardından başlattığı kampanyanın yürütücülerinden ICAD Türkiye Temsilcisi Ayşe Yılmaz ile kayıplar mücadelesi deneyimini konuştu. Yılmaz, mücadelenin nasıl başladığı, hangi talepler ve kazanımlarla ilerlediği, Cumartesi mevzisinin nasıl kazanıldığı şeklindeki sorularımıza şu yanıtları verdi:

HASAN OCAK KAÇIRILINCA YOLDAŞLARI VE AİLESİ KAMPANYA BAŞLATTI

Hasan Ocak kaçırıldıktan sonra bir kampanya başlattınız? Bu kampanya kimler tarafından başlatıldı  ve kimler dahil oldu?
21 Mart 1995 tarihinde Gazi direnişinden hemen sonra Hasan Ocak kaçırılmıştı. Uzun süre haber alınamayınca harekete geçildi. Ocak ailesi, Hasan'ın yoldaşları, sosyalistler ilkin gözaltıları takip etti. Ancak "bizde yok" dediler, bunun üzerine çeşitli eylem ve etkinliklere, kampanyaya başlandı. Esas özne Hasan'ın yoldaşları ve Ocak ailesi idi. O dönem yoğun saldırılar, baskılar, gözaltılar yaşanıyordu. Ortak akıl dışımızdaki bütün demokratik kitle örgütlerini, meslek örgütlerini, sendikaları bu kampanyanın içine katarak çalışmayı örgütledi.

İŞÇİ DİRENİŞLERİNE TAŞIDIK

Nasıl bir kampanya yürütüldü?
25 Mart'tan itibaren sokaktaydı kitlemiz. Kampanya masabaşında planlandı, sokaklara taştı. Hiçbir eylem biçimi reddedilmedi. Kendimize bir merkez seçtik. Aynı dönemde Demokratik Mücadele Platformu (DMP) kurulmuştu. O dönemde ben Emekçi Kadınlar Birliği (EKB) içinde yer alıyordum. Kadın alanının örgütlemesi tamamen bize aitti.

Bu kampanyanın en güçlü yanı Ocak ailesinin bir bütün olarak yanımızda yer almasıydı. Hiçbir eylem ve etkinliği kaçırmadan Hasan'ın yoldaşlarıyla birlikte hareket etti. Köprü kesmeden, valiliğe kendimizi zincirlemeye kadar, sendikaları gezerek, büyük işçi direnişlerinde Hasan'ın fotoğraflarını taşıyarak bu kampanyayı sürdürdük.

İLK SLOGANIMIZ 'SAĞ ALDINIZ SAĞ İSTİYORUZ'

Hedefi ve sloganları neydi?
İlk sloganımız "Hasan Ocak'ı sağ aldınız, sağ istiyoruz" idi. Çünkü biz sağ olduğunu biliyorduk. Tanıklar vardı gözaltında olduğuna dair. Aynı dönemde gözaltında olan arkadaşlarımız vardı, onların tanıklıkları vardı. Ancak şunu da biliyorduk biz hareket olarak; o dönemde insanlar gün içerisinde kaçırılıp gözaltında kaybediliyordu.

Sağ almak iddiasıyla yola çıktık. Eylem ve etkinliklerimizi öyle örgütledik.

'KAYBEDENLER KAYBEDECEK'
Süreç içerisinde "Susma, sustukça sıra sana gelecek" gibi bir motto oluştu. Bu o dönem ki kampanyanın üzerinden gelişti. Süreç ilerledikçe "Kaybedenler, kaybedecek" iddiasıyla sürdü bu kampanya. Özellikle Kürt illerinde çok fazla gözaltında kayıpların olduğunu biliyorduk. Gözaltında kaybetme daha çok yurtsever, komünist, devrimci insanlara dönük bir yok etme politikasıydı. Bunun önüne geçilmesi gerekiyordu.

ENTERNASYONALİST BİR MÜCADELE YÜRÜTÜLDÜ
Ancak periyodik, sürekli eylemlerle üstesinden gelebileceğimizi, kaybetme politikasını uygulayan iktidara karşı ancak böyle başarabileceğimizi kararlaştırdık ve o şekilde sürdürdük. Açlık grevleri örgütlendi aynı dönemde, kayıp otobüsü yola çıkarıldı. Sadece İstanbul'da yürütülmedi bu kampanya. Önce Türkiye illerinde sonra Kürt illerine daha sonra da yurtdışına taşındı. Hasan Ocak kampanyasının özü enternasyonalist bir hareket olmasıydı.

GALATASARAY, BAKIRKÖY, KADIKÖY'DE EYLEMLER ÖRGÜTLEDİK

Kaybedilenlerin aileleri, yakınları bu sürece nasıl dahil edildi?
58 gün çeşitli eylem ve etkinliklerle aramalarımız devam etti. Aile sürekli Adli Tıp Kurumuna gidip geliyordu. "Bizde böyle bir yok" yanıtı veriliyordu. 17 Mayıs 1995 tarihinde Hasan'ı kimsesizler mezarlığında bulduk.

Hasan Ocak'ın yoldaşları, ailesi değil sadece o dönemde kaçırılan, kaybedilmek istenenlerin birçok kişinin ailesi bizimle iletişime geçti. İki aylık süreçte sadece Galatasaray Meydanında değil, Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Kadıköy Boğa'da her hafta düzenli eylemlerimizi sürdürdük. O eylemlerde kayıp yakınları bizleri bulmaya başladı.

GALATASARAY EYLEMLERİ 27 MAYIS'TAN İTİBAREN SÜREKLİLEŞTİ
Galatasaray Meydanında ilk oturumumuz 27 Mayıs'ta yaptık. Buraya başka kayıp yakınları da gelmişti. İlk oturuma polis yoğun bir saldırı gerçekleştirdi. Çoğunluğu kayıp yakını 30'un üzerinde insan işkenceyle gözaltına alındı. Bırakıldıkları an yine eyleme koştu kayıp yakınları.

ANALAR KURULTAYI ÖRGÜTLENDİ
27 Mayıs'ta ilk oturumumuzu gerçekleştirdik Galatasaray'da ertesi gün Analar Kurultayını örgütledik. Çünkü, bu mücadelenin anneler, kayıp yakınları üzerinden yürüyebilmesi için yan yana gelmemiz gerektiğini biliyorduk. Tüm yasaklara, engellemelere rağmen alternatif alanlar oluşturularak 500'ün üzerinde kayıp yakınının katılımıyla Analar Kurultayını gerçekleştirdik. Orada da bütün kayıp yakınları mücadelenin esas olması gerektiğini, ancak kayıplar mücadelesiyle kaybetme politikasının önünün kesileceğini söylediler.

HASAN'I BULDUĞUMUZDA PARMAK İZİ MÜREKKEBİ VARDI ELLERİNDE

Cumartesi Anneleri ve Galatasaray Meydanı mevzisi nasıl kazanıldı?
Biz Hasan'ı kimsesiz mezarlığında bulduğumuzda ellerinde parmak izi mürekkepleri vardı, ayakkabısında da bağcığı yoktu. Devlet suçüstü yakalanmıştı. Kayıplar mücadelemiz bunu sağlamıştı.

Biz Hasan'ı bulduktan sonra da mücadeleyi orada bırakmadık. Başka kayıplar olmasın, kayıpların akıbeti belli olsun, suçlular, sorumluların yargılansın diye mücadele devam etti.

PLAZA DE MAYO ANNELERİ MÜCADELEYE REFERANS OLDU
Cumartesi Annelerinin oturumunu, sürekli, periyodik eylem ve etkinlikleri düşünürken Plaza de Mayo Annelerinin mücadelesini kadınlar olarak uzun süre tartıştık. Bunu genelleştirmek, toplumsal alana sunmak için demokratik kitle örgütlerine öne götürüldü. Merkezinde İnsan Hakları Derneği durarak çağrılar yaptı. Biz dönem dönem çıktığımız Galatasaray Meydanını sürekli mekanımız edindik.

İlk zamanlar Cumartesi Anneleri diye isimlendirilmiyordu, Galatasaray Meydanı oturum olarak geçiyordu. Süreç içerisinde toplumun benimsemesi ve kitleselleşmesiyle birlikte o alan Cumartesi Anneleri adını aldı.

CUMARTESİ EYLEMİ 30. YILINA GİRECEK
Önümüzdeki hafta 30. yılına gireceğimiz 29 yıldır Cumartesi Anneleri her türlü baskıya, yıldırma politikalarına, cezalara, cezaevlerine atılmalarına karşın ısrarla, inatla mücadeleyi o alanda sürdürüyor.

HASAN OCAK KAMPANYASI KAYBETME POLİTİKASINA BARİKAT OLDU

Kampanya sonucunda nasıl bir kazanım elde edildi?
Devlet suçüstü yakalandı. Bizde yok demişti. Oysa biz kanıtladık ellerinde olduğunu, nasıl bir faillik işlediğini. Gözaltında kayıplara karşı Cumartesi eylemlerimiz bir set oldu. O dönemde çok yoğun gözaltına alıp kaybetme, kaçırma politikalarının karşısına Cumartesi Anneleri ve Hasan Ocak kampanyası önünde barikat oldu. Çünkü o dönemde "Tek yumruk tek barikat" diye sloganlaşan ve mücadelenin en nirengi noktasını oluşturan sloganlarla yürünüyordu. Birincisi bu. Kayıpların önüne geçti, Hasan Ocak kaybedilmeden önceki gibi yoğun kişiler gözaltına alınıp kaybedilmiyordu. Bu hem kayıp yakınlarında, toplumun nezdinde de sahiplenme duygusunu geliştirdiği gibi devlete de geri adım attırdı. Bunu böyle bilmek gerekiyor.

Kürt illerinde kısmen devam etti gözaltında kayıplar. Ama o alanda da kayıp yakınları eylem ve etkinliklere başladıktan sonra orada da kaybetme politikasını rahatlıkla yürütemez hale geldi. Bu sadece İstanbul ve Kürt illerinde değil yurtdışında da birçok alanda eylem ve etkinliklerle enternasyonalleşti.

MÜCADELE ULUSLARARASI ALANA TAŞINDI
Yani Cumartesi Anneleri ve Hasan Ocak kampanyası sadece bu coğrafyanın tanık olduğu bir süreç değil, aynı zamanda uluslararası alana taşındı. Türkiye'de DMP, EKB, Avrupa'da da kampanyanın örgütlenmesini AGİF üstlenmişti. Ortak bir çalışma yürütüldüğü için birçok alanda bu ses duyulmuştu. Ve bu çalışma önüne set çekti, devlet artık bu kadar rahat insan kaybetme politikası yürütemiyordu, devrimciler, yurtseverler üzerinde. Meydanlara, alanlara her çıkan insan, kayıp yakınları devletin suratına suçunu haykırıyordu, "Sağ aldınız sağ istiyoruz" diye.

HASAN'IN ARDINDAN RIDVAN VE AYŞENUR'U BULDUK
Bu çalışmada Hasan'ı bulduğumuzda tek başına değildi. Şubat ayından beri haber alınamayan Rıdvan da bulundu. 19 Mayıs'ta Hasan'ı Gazi Mezarlığında uğurladık. Bir hafta sonra da Rıdvan Gazi Mezarlığına Hasan'ın yanına defnedildi. Eczacı kadın arkadaşımız Ayşenur Şimşek Ankara'da gözaltına alınmıştı Kırıkkale civarında o da bulundu. Birkaç kaybımızın bulunmuş olması ve hepsinin failinin devlet olmasıyla birlikte bu hareket daha da güçlendi.

1996'DA 1. ULUSLARARASI KAYIPLAR KURULTAYI DÜZENLENDİ
Bu hareket toplumsallaşarak güçlendi. Hasan bulunduktan sonra kayıplar mücadelesi adım adım devam etti. Bir yıl sonra yine aynı güçler en geniş katılımla 1. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı gerçekleştirdik. Bu kurultay 32 ülkeden 50'nin üzerinde delege katılarak İstanbul'da yapıldı. Kayıplarda suç üstü yakalanan devlet bu kurultayı yaptırmamak için bütün gücüyle saldırdı. Ama örgütleyicileri kurultayın gerçekleşmesi için bütün alternatif yolları deneyerek 17-19 Mayıs 1996 tarihleri arasında üç gün süren çalıştayların da olduğu, delegelerin katılımıyla bu kurultay gerçekleştirildi.

ICAD KURULDU
Kurultay bize, örgütlü olursak başarabileceğimizi gösterdi. Kurultayda çok önemli kararlar alındı. Örgütlülüğü tanımlayan Uluslararası Gözaltında Kayıpları Araştırma Komitesi diye Türkçeye çevirebileceğimiz ICAD'ın kurulması kararı alındı. Gözaltında kaybedenlerin yargılanacağı, cezasızlık politikasına son verilmesini sağlayacak uluslararası bir mahkemenin kurulması, gözaltında kaybedilenlerin ve kayıpların sorumlularının unutulmaması için bir de arşiv kararı alındı. Bu kararların tamamı sosyalistler tarafından yaşama geçirildi.

Hep Ocak ailesinden bahsediyorum. Ocak ailesi kalabalık bir aile. O ailedeki birçok insanda örgütlü sosyalist, birlikte hareket ettiğimiz yoldaşlarımızdı. O günden bugüne bizler gibi mücadeleyi bırakmadılar, devam ettirdiler. Hala bugün meydanlarda Ocak ailesini kayıplara karşı mücadelede görebiliriz. Kendi adıma Ocak ailesine minnettarım.

KURULTAYDA 17-31 MAYIS ULUSLARARASI GÖZALTINDA KAYIPLAR HAFTASI İLAN EDİLDİ
Kolombiya'da, Arjantin'de, Şili'de mayıs ayının çeşitli günlerinde kayıplar günü olarak mücadele dillendiriliyordu. Hasan Ocak'ın bulunduğu 17 Mayıs tarihinden başlayarak 31 Mayıs'a kadar Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası ilan edilerek mücadelenin yükseltilmesi gerektiği kararı 1996 Mayıs'ında gerçekleştirdiğimiz 1. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayında alındı. Birçok ülkede de Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası olarak tanımlanıyor.

ÇOK SAYIDA ÜLKEDE 6 KURULTAY ÖRGÜTLENDİ
ICAD sadece 1. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayını gerçekleştirmedi. Günümüze kadar çeşitli ülkelerde altı uluslararası kurultay örgütledi. 5. kurultayı Diyarbakır'da, 2010 yılında da İngiltere Londra'da 6. kurultayı gerçekleştirdik. Enternasyonalist karakterini simgeleyen bir yandır.

GÖKHAN GÜNEŞ YOLDAŞLARI VE AİLESİNİN MÜCADELESİYLE 6 GÜNDE SAĞ ALINDI

Kayıplar mücadelesi bugün ne anlam ifade ediyor?
4 yıl önce ocak ayında Gökhan Güneş gözaltında kaybedilmeye çalışıldı. Gökhan Güneş'in yoldaşları, devrimciler, demokratik kitle örgütleri her alanda sokağa çıkarak 6 gün gibi bir süre içerisinde Gökhan Güneş'i sağ olarak aldı.

Kayıplar mücadelesi bize ne bıraktı diye sorarsak, kaybedilmeye çalışılan insanlarımızın kaybedilmemesi için mücadelenin sürekliliği çok önemliydi. Cumartesi eylemlerinde sessiz oturulur ama metinlerine bakıldığında her kaybın hikayesi, failleri, o dönemin başbakanı, cumhurbaşkanı da dahil, emniyet genel müdür, o insanımızı gözaltına alan kolluk güçlerinin isimleri tek tek deşifre ediliyor, suçları ifşa ediliyor. Bu arşivin sağladığı olanaktır. Devletin tüm baskı ve engellemelerine rağmen Hasan Ocak kampanyası kayıplar mücadelesini gerçekleştirmiş oldu.

Bu kampanya ilk başladığında "Sağ aldınız, sağ istiyoruz" dedik, sağ alamadık ama Hasan'ı bulduk ve bir daha insanların kaybedilmemesi için mücadeleyi devam ettirdik. Kayıplar mücadelesi ısrarla, inatla 30 yıla yakın bir süredir devam ediyorsa, cezasızlık politikasına karşı da mücadele etme gereği duyulduğu içindir.

Şu anda cumartesi oturumları sadece İstanbul'da devam etmiyor. İzmir, Diyarbakır, Batman, Cizre ve Yüksekova'da oturumlar İHD öncülüğünde devam ediyor. İstanbul'da Galatasaray'da 700'üncü haftadaki saldırıdan sonra tüm engellemelere rağmen, bizim istediğimiz gibi olmasa da, kısıtlı insanla ısrarla devam etti. Tüm devrimci, demokrat, vicdan sahibi insanların yüreğinin orada atmasında yarar var.

Kayıplar mücadelesinin tüm kayıplarımızın akıbeti belli olana kadar süreceğine inanıyoruz. Arjantin'deki Plaza de Mayo Anneleri nasıl '70'lerde başlayarak 50-60 yıldır inatla, ısrarla mücadele ediyorsa, inanıyorum ki Cumartesi Anneleri, kayıplara karşı mücadelede faillerin yargılanması, insanlığa karşı işlenen suçun cezasız kalmaması için devam edecektir.