GÜNCEL
Yokluğunun 11. yılında: Su çatlağını bulur
Hrant'ın arkadaşları bu yıl da "Buradayız Ahparig" diyerek Agos Gazetesi önünde bir araya geldi, adalet istedi. Hrant Dink cinayeti üzerinden iktidar kavgası yürütüldüğünü belirten Hrant'ın arkadaşları, hakikatin kendisini ve tamamını istediklerini dile getirdi.
Hrant Dink, vurulup düştüğü yerde, hayata veda ettiği saatte yüzlerce kişi tarafından anıldı. Hrant'ın arkadaşları bu yıl da "Buradayız Ahparig" diyerek yayın yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde bir araya geldi, adalet istedi. Sadece Hrant için değil, Tahir Elçin için, Ahmet Şık şahsında tutuklu gazeteciler için, gözaltında kaybedilenler için, Nuriye ve Semih için, barış akademisyenleri için, Ayşe öğretmen için de adalet istendi.
Hrant Dink'in 11. yıl anmasının sözü "Su çatlağını bulur" oldu. "Su çatlağını buldu", Hrant Dink'e Avrupa'da yaşamını yitiren Sivaslı bir Ermeni'yle ilgili bir Anadolu insanının söylediği söz. Dink, bu hikayeyi anlatırken, "Bu cümle beni mahvetti, ben oturdum ağladım su çatlağını buldu! O ne laf yarabbim, o ne edebiyat, o ne dervişlik, o ne Anadolu insanının cümlelerle, sayfalarla anlatılamayacak özdeyişi bu. Geliyor kendi çatlağını su buluyor giriyor" demişti. İşte Hrant Dink'in o konuşması bugünkü anmada dinletildi. Agos gazetesinin eski binasına da Hrant'ın resminin olduğu ve "Su çatlağını bulur" yazılı dev pankart asıldı.
Her yıl olduğu gibi Ermeni ve Türkçe "Hrant için adalet için", "Hepimiz Hrant'ız hepimiz Ermeniyiz" dövizleri taşınırken, Hrant Dink ve Tahir Elçi'nin fotoğrafının yan yana olduğu "Hrant'la Ermeni, Tahir Elçi'yle Kürt'üz" dövizi de taşındı. Anmada Ermeni şarkılar dinletildi, "Buradayız Ahparig", "Hrant için adalet için" sloganları atıldı.
Dink'in katledildiği noktaya karanfiller ve "Barışamadık, alışamadık" manşetiyle çıkan Agos gazetesi bırakıldı.
Saat tam 15.00'da saygı duruşu yapıldıktan sonra bu yıl açıklamayı Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin okudu.
O GÜN DEVLET BURADAYDI
Kitleye "Adalet ve hakikat sevdalıları, umudun ve sokağın güzel çocukları merhaba" diye seslenen Çetin, şöyle devam etti: "Bundan on bir yıl önce, Hrant Dink'i bu kaldırımda ensesinden vurarak katlettiler. Aylar öncesinden Hrant'ın evi ve Agos çevresinde keşif yapıp kroki çizen, tetikçi timi koordine eden jandarma, polis ve istihbarat görevlileri o gün burada, bu kaldırımlarda, kafelerde, simitçi dükkânlarında uzun süreden beri planladıkları cinayetin işlenmesini bekliyorlardı. Cinayetin, plana uygun bir şekilde işlendiğinden ve tetikçilerin kaçtığından emin olduktan sonra bu defa, cinayet soruşturması yapıyormuş gibi aslında cinayetin izlerini ortadan kaldırmaya, delilleri karartmaya, sonradan silecekleri kamera görüntülerini toplamaya giriştiler."
HAKİKATİN TAMAMINI VE KENDİSİNİ İSTİYORUZ
"O gün devlet buradaydı" diyen Fethiye Çetin, Hrant Dink cinayetinin siyasi cinayetler ve suikastlar geleneğinin ilki olmadığı gibi sonuncusu da olmadığını, ancak Dink cinayetinin toplumda hesap edemedikleri bir tepkiye yol açtığını vurguladı. Rejimlerin, sistemlerin değiştiğini ancak devletin karakterinin, zulmünün değişmediğini ifade eden Çetin, cinayetin "FETÖ"ye yıkılmaya çalışıldığını belirterek, şunları söyledi: "Bakmayın bugün zıt kutuplardaymış gibi göründüklerine, birbirlerinin gözlerini oyduklarına; aynı düzlemin, aynı aygıtın parçalarıdır onlar. Demokrasi, barış, adalet, insan hakları gibi dertleri de yoktur onların. Ama kâbusları aynıdır ve aynı korkudan kaynaklanır: Hakikat ve Adalet."
Hakikatin ortaya çıkmasıyla tüm katliamlar ve siyasi cinayetlerin hesabının sorulmasından korkulduğuna işaret eden Çetin, şöyle devam etti: "Üstelik bu, dünyanın her yerinde böyledir. Devlet denilen mekanizma her özgürlük arayışını, her eşitlik ve adalet talebini kanla, şiddetle, vahşetle bastırır. Ama karşısında da Prometeus'ları, Spartaküs'leri, Rosa Parks'ları, Mandela'ları, Martin Luther King'leri, Gandi'leri, Plaza Del Mayo Anneleri'ni bulur. Ve sonunda direnenler kazanır. Mandela hapisten çıkar, ırkçı devlet sistemi yıkılır ve devlet başkanı olur. Rosa Parks otobüse istediği kapıdan binip, istediği yerde oturur."
Fethiye Çetin, Hrant Dink cinayeti üzerinden iktidar kavgası yürütüldüğünü belirterek, bu yeni senaryoya inanmadıklarını dile getirdi. Çetin, "Yazdığınız her senaryo hakikatin küçük bir parçasıdır beyler, bizi bunlarla kandıramazsınız, yazın bir tarafa: hakikatin kendisini ve tamamını istiyoruz. Biz faili göstermekten de yargılamaktan da vazgeçmeyeceğiz" dedi.
YALNIZ DİRENENLER VE HAKSIZLIĞA İTİRAZ EDENLERİN ELLERİ TEMİZ KALDI
Zalimlerin güçlerini hep seyircilerinden aldığını söyleyen Çetin, "Suç, seyircilerinden alınan zımni onayla ‘suç' olmaktan çıkarıldı. 1915 soykırımı da seyircisini görgü tanığı kılmakla kalmadı, bu büyük kötülük sırasında ve sonrasında işlenen bütün suçlarda olduğu gibi toplumun geri kalanını da suç ortağı kıldı. Yalnızca direnenlerin, haksızlığa itiraz edenlerin elleri temiz kaldı" diye konuştu.
"O büyük kötülük" dediği soykırımla yüzleşilmedikçe şiddetin tüm hayatı esir aldığını belirten Çetin, kötülüğün hayatı tümüyle tehdit ettiğini, OHAL'in sürekli ve kalıcı hale getirildiğini söyledi.
HRANT DİNK OLALIM
OHAL'de yaşananları anlatırken Nuriye ile Semih'i de hatırlatan Çetin'in konuşması Nuriye ve Semih'e destek sloganlarıyla kesildi. Ardından Çetin, şöyle devam etti: "Geçmişin ağır ve utanç dolu yüküyle baş edememiş bu topluma yeni ve ağır utançlar mı yaşatılacak yoksa? Bu toplumun geleceği çocuklarımıza utançtan başka devredeceğimiz bir şey yok mu? Var elbette. Çocuklarımıza suçların, vahşetin utancını değil demokrasiyi, farklılıklarla bir arada yaşama, haksızlığa, zulme direnme kültürünü miras bırakmak hala mümkün.
"Bunun için;
Tahir Elçi olup şiddete karşı çıkmanın, barışı savunmanın,
Barış İçin Akademisyenlerin yanında, yüksek sesle "Bu Suça Ortak Olmayacağız" diye haykırmanın,
Cumartesi Anneleri ile birlikte, ısrarla ve sebatla bıkmadan usanmadan çocuklarımızın mezarlarını ve katillerini aramanın,
Osman Kavala gibi halklar arası diyaloğa, birlikte yaşama iradesine, Anadolu'nun kültürüne, sanatına, şarkısına, türküsüne yeniden can vermenin,
Yargıçların, savcıların, kafalarını kuma gömdükleri, baroların utangaç demeçler vermek dışında bir şey yapmadıkları bu ortamda 42 haftadır, hak, hukuk, adalet diyerek Adalet Nöbeti tutan avukatların yanında nöbet tutmanın zamanıdır.
Ahmet Şık'ın şahsında, zulme boyun eğmeyen, dik duran gazetecilerin sesine ses katmanın,
Nuriye ve Semih'in şahsında KHK zulmüne direnenlerin haklı mücadelesine omuz vermenin,
Ayşe Öğretmen gibi "çocuklar ölmesin" diye haykırmanın vaktidir.
Nasıl mı yapacağız?
Sokak yaşamdır, özgürlük alanıdır, kadınlardan öğrenelim ve sokağı terk etmeyelim,
Katillerin ve hırsızların değil, Ermeni komşularını her türlü tehlikeyi göze alarak koruyan Hacı Halil'lerin, Ermenilerin öldürülmesine karşı çıkan ve bunu hayatıyla ödeyen Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi'nin yolunda yürüyelim.
Hrant Dink olalım, birleştirdiğimiz kollarımızı koskocaman açıp koca dünyayı saralım da içine sevgiyi koyalım.
Gelin Hrant Dink olalım, barışın, demokrasinin, beraber yaşama kültürünün ve diyalogun en geniş cephesini oluşturalım.
Dünya kurulalı beri adalet, özgürlük, eşitlik, barış için mücadele edenlerin, yaşadığı cehennemi cennete dönüştürmeye talip olanların soyundanız. Daha önce yaptık, yine yaparız."