24 Eylül 2024 Salı

Yücel Yıldırım yazdı | Aksa eylemi ve İsrail'in intikamcı vahşeti

Netenyahu Filistinliler için ne ise Kürtler için Erdoğan da odur. İki diktatörün sömürgeci vahşeti ikiz kardeş gibi iki halka cehennem yaşatıyor. Erdoğan da tek Kürt direnişçisi kalmayıncaya değin ve sadece Kuzey Kürdistan'da değil Rojava ve Güney Kürdistan'da da işgalci savaşlarla Kürt halkını ezmeye devam ediyor. "Kadın çocuk ayırmadan gerekeni yapın" emrini veriyor, işgal bölgelerinde Kürt halkını katlediyor ve tehcir ediyor. Koloni nüfus yerleştiriyor. Yetinmeyip Rojava'nın bütününe işgalini genişletmek istiyor. Netenyahu'nun yaptığının aynısını yapıyor.

Netanyahu faşist kolisyonu, Filistinli örgütlerin Aksa Hamlesi eylemine karşı savaşı yeniden yoğunlaştırdı. Yazı yazıldığı an itibariyle kadın ve çocuk dahil yaklaşık 700 Filistinliyi katletti, 4 bin 500'ün üzerinde Filistinliyi de yaraladı.

İsrail apartheid rejiminin bu intikam savaşını nereye kadar sürdüreceği, Gazze'yi insansızlaştırıncaya değin mi yoksa Aksa Hamlesi'nin intikamını misliyle alıncaya değin mi sürdüreceği belirsiz. Netanyahu'nun "Ortadoğu tamamen değişecek" küstahlığına bakılırsa, "Gazze'yi Filistinlilerden arındırma" savaşı yürütüyor. Yine de Demirkılıç/Apartheid savaşını misliyle intikam alınca son vermek zorunda kalacak.

ABD ve Batılı emperyalistler Oslo "barışı"yla, Filistinlileri küçük şehir adacıklarına hapsedip İsrail siyonist devletinin sürekli savaş operasyonlarına maruz bıraktı. İsrail burjuvazisinin Filistinli işçi çalıştırması yoluyla da Filistinlilerin rıza göstereceklerini öngördü. Kuşkusuz Filistin halkı bu duruma boyun eğmedi. Abbas'ın El Fetih'i boyun eğse de, El Fetih tabanından savaşçılar ve gençler dahil olmak üzere, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ile İslamcı örgütler İslami Cihad ve Hamas, siyonistlerin katliamcılığına karşı eylemlerini sürekli kılmaya çalıştılar. Ama eylemler İsrail siyonist devletinin savaş saldırıları karşısında o denli etkisiz kalıyordu ki, "çaresizlik" atmosferinin hakim olmasını önleyemiyordu.

Trump ve siyonistler bu çaresizliği "Yüzyılın anlaşması", "İbrahim barışı" adını verdikleri bir kazanıma dönüştürdüler. BAE ve Suudilerin öncülüğünde Cezayir haricindeki Arap devletlerinin tümü siyonist devletle resmen barış yolunu tuttular. Daha doğrusu Enver Sedat'ın Mısır'ının yolunu izlediler. Aksa hamlesi hücumu bu çaresizliğe indirilen bir balyoz oldu. 12 Filistinli örgütün birleşik odası komutanlığında yürütülen eylem, siyonist devletin militarist gücünün kadir-i mutlak olduğu şartlanmasını kırdı. Siyonist faşist koalisyon liderlerini de ABD yönetimini de şaşkına uğrattı.

Filistinlilere, bölge halklarına ise siyonist militarizme de, bölgedeki işgalci devletlerin militarist mekanizmalarına da güçlü darbeler indirilebileceği umudunu verdi. Sadece siyonist duvarları değil militarist devletlerle başa çıkılamayacağı önyargısını da yıktı.

Aksa eylemcileri, İsrail askerlerini öldürme ve rehin almanın yanı sıra, halktan insanları da vurdular ve rehin aldılar. Filistinlileri bu türden tavra mecbur bırakan birincil suçlu kuşkusuz siyonist vahşeti uygulayanlardır. Yine de ne denli ağır koşullar olursa olsun halkı hedef almak yanlıştır. Ayrıca siyonistlerin kitle desteğini güçlendirmeye hizmet eder. Belirtmek gerekir ki İslamcı örgütler sömürgeci halkı hedef almaya ideolojilerinde yer veriyorlar.

Komünistler, sömürgeci ulustan halkı hedef almazlar. Faşist işgallere karşı Doğu ve Güney Avrupa halklarının ulusal devrimlerine ve Vietnam devrimine önderlik eden komünistler, faşizmin ve emperyalizmin ağır vahşetine rağmen sömürgeci ulustan halkı hiçbir şekilde hedef almadılar. Proleter enternasyonalizmin bu geleneği bütün halklar için örnek olmaya devam etmeli.

SAVAŞ KUDURGANI ERDOĞAN'IN 'İTİDAL' SAHTEKARLIĞI
Netenyahu Filistinliler için ne ise Kürtler için Erdoğan da odur. İki diktatörün sömürgeci vahşeti ikiz kardeş gibi iki halka cehennem yaşatıyor.

Erdoğan da tek Kürt direnişçisi kalmayıncaya değin ve sadece Kuzey Kürdistan'da değil Rojava ve Güney Kürdistan'da da işgalci savaşlarla Kürt halkını ezmeye devam ediyor. "Kadın çocuk ayırmadan gerekeni yapın" emrini veriyor, işgal bölgelerinde Kürt halkını katlediyor ve tehcir ediyor. Koloni nüfus yerleştiriyor. Yetinmeyip Rojava'nın bütününe işgalini genişletmek istiyor. Netenyahu'nun yaptığının aynısını yapıyor.

Netenyahu şimdi fosfor bombaları kullanıyor. Erdoğan da kimyasal, nükleer silahlar ve misket, fosfor bombaları kullandı, kullanmaya devam ediyor.

İki diktatör de sömürgeci vahşetin sürekliliği ile teslim alma ve umutsuz bırakma stratejisi izliyor. Kürtlere bu vahşeti gerçekleştiren Erdoğan, ikizi Netenyahu'ya itidal tavsiye ediyor, barış arabulucusu rolüne soyunuyor. Ukrayna savaşında da aynı sahtekârlığa soyundu. Filistin sorununda bu sahtekârlığa soyunmasında kuşkusuz Hamas'la ideolojik yakınlığının da rolü var.

Aynı sahtekârlığı Hizbulkontra Hüdapar ve diğer politik İslamcılar da yapıyor. Kobané'de IŞİD vahşetini yöneten Erdoğan'ın yanı sıra politik İslamcı örgütler de IŞİD vahşetini desteklediler. Filistinlileri savunmaya kalkışırken Kürtleri ezmeyi savunacak kadar ikiyüzlüler.

KÜRDİSTAN VE FİLİSTİN DİRENİŞİNİN ORTAK KADERİ VE KARDEŞLİĞİ
İki halkın sömürgeci boyunduruk altında tutulması ve özgürlükten yoksun bırakılması emperyalist ve bölge gerici devletlerinin dayattığı "kader". Fakat işçi sınıfı ve ezilenler, bu sömürgeci emperyalist ve gerici dayatmaya izin vermemeli. Özellikle İsrail ve Türk halkları, kendi uluslarından burjuvazinin ve yöneticilerin, Filistinlilere ve Kürtlere biçtikleri "kader"e ve süreklileştirdikleri vahşete karşı çıkmalı, seslerini ve eylemlerini yükseltmeli. Ezilenler özgürlük getirecek, savaş karşıtı barışı savunan bir politikanın üstün gelmesi için mücadele etmeli ki, hem sömürgecilik yıkılabilsin hem de kendilerini faşist rejime mahkum eden çıkmaz yıkılabilsin.

Yeni ve halkların özgürlük içinde birliğini kuracak bir dünyanın, kapitalist sömürüyü tasfiye edecek toplumsal devrimin yolu açılsın.

İsrail siyonizminin intikamcı vahşetine ve Erdoğan faşizminin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki vahşetine karşı mücadelenin güncel görevi, bu yolu açmanın onur verici görevidir.