3 Ekim 2024 Perşembe

Hatice Toraman: Acım da, faşizme karşı öfkem de ilk günkü yakıcılığında

Sosyalist kimliği ile tanınan Hüseyin Toraman'ın polisler tarafından gözaltına alınarak, kaybedilmesinin üzerinden 29 yıl geçti. "Oğlumu kaybeden devlet bana 'zamanaşımı doldu artık onu unut' diyor. Zamana direnen acım, öfkem, bekleyişim 29 yıldır ilk günkü yakıcılığında" diyen anne Hatice Toraman, katillerin cezalandırılmasını istedi. 

Cumartesi Anneleri, 815 haftalarında, 29 yıl önce gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Toraman'ın akıbetini sordu, katillerinin cezalandırılmasını istedi. 

24 yaşındaki Hüseyin Toraman, 27 Ekim 1991'de İstanbul Kocamustafapaşa'daki evinin önünden ellerinde telsiz olan sivil giyimli kişiler tarafından, TOROS marka araca bindirilerek kaçırıldı. Aradan 29 yıl geçti, sorumlular yargılanmadı, etkin soruşturma yürütülmedi. Dosya, zamanaşımı gerekçesiyle kapatılmak isteniyor. 

HATİCE TORAMAN: NE ACIM AZALDI, NE DE FAŞİZME KARŞI ÖFKEM
Açıklamada ilk olarak Toraman'ın annesi Hatice Toraman konuştu. "Oğlumu kaybeden devlet bana 'zamanaşımı doldu artık onu unut' diyor. Zamana direnen acım, öfkem, bekleyişim 29 yıldır ilk günkü yakıcılığında. Ne acım azaldı, ne de faşizme karşı öfkem. Kaç yıl geçerse geçsin oğlumdan vazgeçmeyeceğim" dedi. 

Oğlunu bulmak için cumhurbaşkanlığından meclise başvurmadıkları yetkili kurum, aramadıkları yer kalmadığını hatırlatan Hatice Toraman, "Tek derdim katillerin bulunması. Gidip yakalarına yapışıp, oğlumun hesabını sormak istiyorum" şeklinde konuştu.

SAKİNE TORAMAN: BİZ YAKINLARIMIZ KAYBEDEN DEVLETEN HESAP SORAMADIK
Kardeşi Sakine Toraman, 29 yıldır katillerin ellerini kollarını sallayarak yaşamlarına devam ettiğini belirtti. Sakine Toraman, şunları söyledi: "Biz sadece yakınımızı değil, hayatlarımızı kaybettik. Hiç birimiz önceki yaşantımıza geri dönemedik. Kayıplarımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz çünkü biz onlarla vedalaşamadık, mezarlarına ulaşamadık. Biz yakınlarımızı katleden bu devletten daha hesap soramadık."

Kayıpların devlet eliyle, insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu vurgulayan Toraman, insanlık suçlarında zamanaşımı olmadığını vurguladı. Toraman, "Biz bitti demeden hak ve adalet arayışımız hep devam edecek. Kuşaktan kuşağa devam edecek" dedi.

AVUKAT YOLERİ: DOSYA YENİDEN AÇILDI AMA HALA ETKİN BİR SORUŞTURMA YOK
Toraman ailesinin avukatı Gülseren Yoleri, Toraman'ın siyasi kimliği ile bilinen ve polis tarafından takip edilen biri olduğunu kaydeden Yoleri, dava sürecine ilişkin bilgi verdi.

Dosyaya 10 Eylül 1993'te, "doğruluktan şaşmayan bir emniyet mensubu" imzasıyla bir ihbar mektubunun konulduğunu belirten Yoleri, mektupta "Gebze Emniyet Müdürlüğü'nde hukuka aykırı bir takım olaylar olduğu söyleniyor. Hüseyin Toraman'a ilişkin ise 'nöbetçi olduğum bir gün işkenceli sorgu sonucunda ölmüş ve Gebze İlçe Emniyet Müdürü'nün talimatı ile Başkomiser Remzi Akıncılar tarafından Eskihisar yolu üzerindeki köprü civarına gömülmüştür" ifadelerinin yer aldığını söyledi. Bunun üzerine Cumhuriyet Savcılığı kararıyla bölgede kazı çalışması yapıldığını, ancak geniş bir bölge olduğu için bulguya rastlamadıklarını kaydetti.

20 yıl boyunca etkin bir soruşturma yürütülmediğini, iddiaların araştırılmadığını vurgulayan Yoleri, dosyanın savcılık tarafından zamanaşımı gerekçesiyle kapatıldığını hatırlattı. Bu kararın ardından yaptıkları başvuru üzerine Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nin, "suçun insanlığa karşı suç olması ve hesaplanması konusunda hukuk tekniği açısından yanlış olduğu"nu belirterek, dosyanın tekrar açılmasına karar verdiğini ifade etti. Avukat Yoleri, dosyanın tekrar açıldığını ancak yine etkin bir soruşturma yürütülmediğinin altını çizdi. 

'ETKİN SORUŞTURMA YÜRÜTÜLSÜN, DAVAYA DÖNÜŞTÜRÜLSÜN'
Haftanın açıklamasını gözaltında kayıp ailelerinin avukatlarından Avukat Gülizar Tuncer okudu.

Türkiye'deki mevcut sistemin kayıp yakınlarının adalet taleplerini dikkate almayarak, onları sistematik bir inkarla karşı karşıya bırakarak acılarını, travmalarını derinleştirdiğini vurgulayan Tuncer, temel hakların korunması için en büyük sorumluluğu üstlenmesi gereken yargının da, kayıp yakınlarının adalet beklentisini karşılamadığını kaydetti. Tuncer, devletin ise gözaltında kaybetmeleri gereken ciddiyetle ele alma ve etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirmediğini söyledi.

29 yıldır sürüncemede bırakılan Hüseyin Toraman soruşturmasında etkin bir hukuki süreç işletilmesini talep eden Tuncer, "Gözaltında kaybetme, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suçun cezasız bırakılması hukuk devleti ilkesinin inkarıdır" diye belirtti.

Adli ve siyasi makamlara Hüseyin Toraman dosyasında adaletin sağlanması için  sorumluluk üstlenme çağıran Tuncer, etkin bir soruşturma yürütülmesini ve davaya dönüştürülmesini istedi.

Tuncer, kaç yıl geçerse geçsin Toraman ve tüm kayıplar için adalet istemekten ve kayıplarla buluşma meydanı olan Galatasaray'dan vazgeçemeyeceklerini vurgulayarak açıklamasını sonlandırdı.

NE OLMUŞTU? 
24 yaşındaki Hüseyin Toraman Gebze'de yaşıyordu. 1991 yılının Nisan ayında evinde kimse yokken İstanbul polisi tarafından evine baskın yapıldı ve evde karakol kurdu. Bundan habersiz olan Gebze polisi de eve baskın düzenleyince aralarında çatışma çıktı. Çatışmada Gebze Emniyeti'nden bir polis hayatını kaybetti. Polisler Hüseyin'in evinin duvarına intikam sözleri yazdılar.

Hüseyin Toraman bu nedenle İstanbul'a taşındı. 27 Ekim 1991 sabahı İstanbul Kocamustafapaşa'daki evinin önünden silahlı, telsizli, sivil giyimli, kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından 34 ATZ 56 plakalı Beyaz Toros'a zorla bindirilerek kaçırıldı.

Toroman'ın kaçırılmasına eşi ve mahalle sakinleri tanık oldu. Tanıklar polisi arayıp,  'silahla kaçırma' ihbarında bulundu. İhbar üzerine Çınar Polis Karakolu'ndan gelen polisler önce görgü tanıklarından bilgi aldı. Sonra bir dükkanın sabit telefonundan bazı görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin ardından işlem yapmadan olay yerinden ayrıldı.

Baba Ali Rıza Toraman, Çınar Karakolu amirine ulaşarak, 'Oğlumu kaçıranlara neden müdahale etmediniz?" diye sordu. Karakol amiri Hüseyin'in kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını, bu nedenle müdahale edemediklerini söyledi. Baba Toraman, karakol amiri ile yaptığı görüşmenin ses kaydını aldı. Bu ses kaydını savcılık dosyasına sundu ayrıca dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'e de verdi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 5 Aralık 1991 tarihinde Hüseyin Toraman'ın polis tarafından uzun bir süredir arandığı ama kesinlikle gözaltına alınmadığı açıklamasını yaptı.

İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, 13 Aralık 1991 tarihinde Hüseyin Toraman ile ilgili iddiaları içeren soru önergesine verdiği cevapta tüm iddialarını reddetti.

Başbakan Süleyman Demirel'le görüşen Hatice Toraman'a Demirel, 'Oğlun cebimde mi ki çıkarıp vereyim' dedi.

Hüseyin'in kaçırılışına tanık olan eşi, savcılığa polislerin eşkal bilgilerini verdi. Ancak teşhis yaptırmaya yönelik hiçbir işlem yapılmadı. 30 Ekim 1991 tarihinde Hüseyin Toraman'ın Gebze ilçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğüne dair aileye ulaşan iddia araştırılmadan 'herhangi bir bilgi mevcut değildir' denilerek geçiştirildi.

Ailenin tüm ilgili kurum ve kişilere yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı. Hüseyin Toraman'ın gözaltına alındığı inkar edildi. 1991 yılında Fatih Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturma bir sonuca ulaşmadı. 2011 yılında ailenin İHD avukatı aracılığıyla yaptığı başvuru sonucunda İstanbul Cumhuriyet Savcılığının başlattığı soruşturma, "zamanaşımı süresi dolduğundan soruşturmaya yer olmadığı" kararı ile kapatıldı. Yapılan itiraz sonucunda dosya üzerindeki kapatma kararı kaldırıldı. Ancak dosyada bugüne kadar bir gelişme yaşanmadı.