4 Ekim 2024 Cuma

Mazlum Diyar Serhat yazdı | Sokakları meydanlarla buluşturmak

Son 5 yılın birleşik mücadele deneyleri, kurulan birleşik cephesel örgütler eksikleri ile birlikte rollerini esas olarak oynadılar. Süreci göğüslemeyi başaran ve direniş mevzilerini koruyan birleşik kuvvetler bu zorlu dönemin yükünü omuzladılar. Tartışmaları yürütülen birleşik mücadelenin örgütlenmesi için bu yeni dönemde, 'örgütsüz özne'yi de hesaba katan öngörü, öncelikle sokakta karşılık bulmak zorunda.

Faşist şeflik düzeninin 'kımıldayan her şeye ateş etmek'ten başka kendisini ayakta tutma çaresi kalmadı. İşçilerin hak arama mücadelelerinden kadınların yaşam hakkını savunma eylemlerine; Gençlerin demokratik mücadelelerinden çevre katliamlarını önleme direnişlerine; Kürt halkımızın ulusal özgürlük mücadelesinden tüm politik özgürlük mücadelelerine, toplumun her kesimi aralıksız ateş altında. Devrimci-demokratik partiler, kitle örgütleri, sendika ve meslek örgütleri, çevre platformları, toplumun örgütlü-örgütsüz tüm dinamikleri tutuklama ve gözaltı saldırılarına, sokakta şiddete maruz kalmaya kadar faşist baskı ve zorbalıkla kırımdan geçiriliyor.

AKP-MHP faşist koalisyonunun işinin ne kadar zor olduğu buradan anlaşılıyor. Bu tablo Türkiye ve Kuzey Kürdistan emekçi sınıflarından milyonları kapsamına alıyor. Toplumsal tabanı gün gün erimekte olan faşist şeflik rejimi neredeyse toplumun temel dinamiklerine savaş açmış durumda. AKP-MHP faşizminin bu savaşı hiçbir koşulda kazanma ihtimali yok.

2015 Haziran seçimlerinin ardından gerçekleşen Saray darbesinden bugüne; 'eşit olmayan silahlarla' sürdürülen kuralsız ve ölçüsüz savaş koşullarına rağmen, ezilenler faşist şefe biat etmiyor, teslim olmuyor. Öncüler direniyor, devrimci-demokratik dinamikler mutlaka akacak bir mecra buluyor. Güç ve mevzi kayıpları var elbette, ancak kabul edilmeli ki, beş yıldır çok sert bir sınıf mücadelesi yürütülüyor. Eşine az rastlanır biçimde, fiziksel saldırı, ideolojik kuşatma, politik teslimiyet ve örgütsel tasfiye saldırıları söz konusu. Bunlar dönemsel ya da taktik saldırılar değil, stratejik bir saldırı süreci. AKP-MHP faşist koalisyonu devletin direksiyonuna bir misyonla geçti, planlanmış bir süreç işletiliyor.

Tüm gücünü seferber ederek, burjuva muhalefetin desteğini arkalayıp, işbirlikçi tekelci burjuvazinin öncülüğünde burjuvazinin yekvücut olduğu, Avrupa Birliği'nden Birleşmiş Milletler'ine kadar uluslararası güçlerin onayı ile yürütülen savaşın sonuna geliyoruz artık. İç politikada azılı faşizmden Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz'de işgalci-yayılmacı savaşların son muhasebesinin yapılacağı eşiğe doğru yaklaşıyoruz. Kriz içerisindeki ekonomilerinin basıncı ve içerisinde bulundukları siyasi çözümsüzlük ve açmazdan çıkma umuduyla faşist şef Erdoğan, politik manevraları devreye soktu. İzlediği faşist çizgide öyle derinleşmiş durumdaki, sahte reform girişimleri yapacak esnekliği dahi kaybetmiş halde. Bu yolda önce damadını dara çekti, ardından timsah gözyaşları ile Arınç'ı harcadı. Yönetememe krizi, aile mensuplarından partinin en üst kademelerine kadar bulaşmış halde. Durum ciddi, gerçekten ciddi...

Kadın özgürlük mücadelesi, gençlik ve çevre eylemleri, tekil işçi direnişleri ve kazanımları, Kürt özgürlük mücadelesinin teslim alınamayan onurlu direniş geleneği, küçük esnaf ve meslek örgütlerinin mevzi koruma mücadeleleri, devrimci ve komünistlerin sokakları terk etmeyen öncü eylemleri, dağlarda ve kentlerde can siperane direnişlerle süreklilik kazanan silahlı varoluş. Tüm bunlar, Saray darbesi ve faşist şeflik rejimini alaşağı edecek temel dinamikler olarak mevzi direnişlerini sürdürüyorlar. Toplumsal kaynama bir hareketlenme aşamasına geliyor, yeni bir kitle mücadele dalgası mayalanıyor. Tüm dinamiklerin mücadele cephelerine dahil olması ile devrim ve karşıdevrim arasındaki dengelerde esaslı değişiklikler gerçekleşecektir.

Devrimci-ilerici emekçi sol hareket, bu mücadele dinamiklerini birleştirme amacıyla uzun zamandır tartışmalar yürütüyor. Birleşik mücadele örgütleri, antifaşist direniş birlikleri üzerine somut adımlar da atılmış durumda.

Son 5 yılın birleşik mücadele deneyleri, kurulan birleşik cephesel örgütler eksikleri ile birlikte rollerini esas olarak oynadılar. Süreci göğüslemeyi başaran ve direniş mevzilerini koruyan birleşik kuvvetler bu zorlu dönemin yükünü omuzladılar. Tartışmaları yürütülen birleşik mücadelenin örgütlenmesi için bu yeni dönemde, 'örgütsüz özne'yi de hesaba katan öngörü, öncelikle sokakta karşılık bulmak zorunda.

Birleşik mücadele tecrübelerimizin ortaya çıkardığı sonuçlardan birisi, cepheyi geniş tutma adına, soluğu tükenmiş kimi yapılara suni teneffüs yapmanın zaman ve enerji kaybı olduğudur. Bir başka önemli olgu olarak kapsayıcılık adına burjuva cenahlara doğru açılma arayış ve yönelimi birleşik mücadele cephesinin niteliği ile ilgili bazı sorunları da beraberinde getirme potansiyeli barındırıyor. Bir üçüncü konu, yeni imkanlar, taze kuvvetler ve diri kesimlerle buluşma fırsatıdır.

Bazen emekçi bir TIR şoförünün cüretli çıkışı yolu açar, bazen bir emekçi kadının özsavunma eylemi cesareti bulaştırır, bazen bir kadının tekmesinde cisimleşir erkek devlete olan öfke. Polis barikatı önünde bugün yumruğunu sıkan bir gencin o yumruğu yarın bir başka hedefte patlayacaktır. Bir esnafın dik duruşu valiye özür diletir. Bir işçi önderinin, 'Öyle mi alay komutanı' sözü asker saldırısını durdurur. Bu örnekler faşist şeflik rejimine ve kapitalist sömürüye karşı işçi ve emekçi saflarda, gençlik ve kadın özgürlük mücadelesinde ve daha ulaşamadığımız ama varlığından şüphe duymadığımız kesimlerde birikmiş öfke ve mücadele enerjisini yansıtıyor.

Yeni işçi eylemleri lokal ve parçalı ama direnişçi damarı dolayısıyla çok önemlidir. Güvencesiz işçilerin çalıştırıldıkları işkolları son yılların en güçlü mücadele potansiyelini içinde taşımaktadır. Kaybedeceği hiçbir şeyi kalmayan emekçi toplulukları ikna etmenin, durdurmanın imkanı yoktur.

Kendi talepleriyle faşist devletle direnişe tutuşan hangi kesim varsa; işçiler, gençler, kadınlar, emekçiler, meslek birlikleri, semt yoksulları, Kürt halkımız, farklı inançlar, çevreci gruplar, güvencesiz çalışmak zorunda olan işçi bölükleri, KHK mağduru akademisyen ve emekçi memurlar, atanamayanlar gibi tüm kesimler birleşmesi ve faşist şeflik rejimine karşı dövüşmesi gereken dinamiklerdir. Bunların bir kısmının birleşik cephe örgütlerinde, eylem birliklerinde, sokakta zaten bir araya geldiği doğrudur. Ancak koşulların bir araya getirmesi durumunu ortadan kaldırmak ve iradeli bir araya gelişleri başarmak gerekiyor.

Nerede bir işçi direnişi varsa, emekçi halklarımız hangi konu ve sorun üzerinden sivil-resmi faşist güçlerle karşı karşıya geliyorsa, nerede bir kadın cinayeti, çocuk istismarı, erkek zulmü yaşanıyorsa; öncü dinamikler orada olmayı önemsemeli. O kıvılcımı yangına çevirecek öncü, dağınık enerjileri etrafında toplayacak kurmay olma pratiğinde hız kazanmalı.