4 Ekim 2024 Cuma

Soylu'nun gözünü diktiği dernekler, kayyumlara geçit vermeyecek

İçişleri Bakanı'na dernek ve vakıflara kayyum atama yetkisi veren 15. Maddeyi değerlendiren ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, BEKSAV Eşbaşkanı Canan Kaplan ve SGDF Eşbaşkanı Deniz Bahçeci, AKP-MHP faşist blokunun topyekün bir saldırı halinde olduğunu kaydetti. Dernek ve vakıf başkanları, demoratik kitle örgütlerinin zapturapt altına alınmasına izin vermeyeceklerini söyledi.

AKP grubu tarafından Meclis'e sunulan torba yasayla belediyelerden sonra dernek ve vakıflara kayyum atanmasının önü açılmaya çalışılıyor. "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Hakkında Kanun" teklifi adını taşıyan yasa düzenlemesi ile Cumhurbaşkanı ile İçişleri Bakanlığı'nın yetkileri genişletiliyor. İçişleri Bakanı'na dernekler, vakıflar, ulusal ve uluslararası demokratik kitle örgütlerine kayyum atama yetkili verilmek isteniyor. 

Meclis Adalet Komisyonu'nda yapılan görüşmelerde, İçişleri Bakanlığı'na dernek faaliyetini durdurma ve kayyum atama yetkisi getiren 15'inci madde AKP-MHP oylarıyla kabul edildi. Buna göre; Bakan Soylu ve valiller, derneklerin yönetiminde bulunan ve hakkında "terör" soruşturması açılan isimleri görevden alabilecek, derneğin faaliyetini geçici olarak durdurabilecek ve gerekli görürse yönetimlerine kayyum atayabilecek.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, Bilim, Eğitim, Estetik, Kültür, Sanat, Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) Eşbaşkanı Canan Kaplan ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eşbaşkanı Deniz Bahçeci 15. Madde'yi ve getireceği hukuksuzlukları ETHA'ya değerlendirdi.

YEŞİL: AVUKATLARIN 'SIR SAKLAMA' YÜKÜMLÜLÜĞÜ İHLAL EDİLECEK
ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, hükümetin birçok uygulamasında olduğu gibi burada da bir manevra yapılarak, çok önemli iki madde eklendiğini söyledi. Yeşil, "Biri avukatların 'sır saklama' yükümlülüğünü ihlal edecek şekilde. Buna göre dernek kurulması, taşınma satışı vb. vakıf işlemleri gibi şüpheli hususların işlemi yapan avukat tarafından ilgili makamlara, kamu görevlilerine bildirilmesini düzenleyen bir madde" dedi.

Avukatların böyle bir takip zorunluluğu olmadığının altını çizen Yeşil, "sır saklama" yükümlülüğünün ihlalinin Avukat Kanunu'nda ilgili mevzuatın da ihlali olduğuna dikkat çekti. Yeşil, böylelikle bir bütün olarak avukatların ve baroların baskı altına alınmasına zemin hazırlanacağını belirtti.

'TEK KİŞİYE BU YETKİNİN VERİLMESİ, YARGININ BAYPAS EDİLMESİDİR'
Yeşil, "'Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi ve Terörün Finansmanı' ile ilgili kanun teklifinin diğer önemli bir maddesi derneklerle ilgili yapılan düzenleme. İktidar parlamentoyu da yasaları da yargıyı da etkisiz hale getiren, kişi kararlarının ön planlarını uygulamaya gittiğini görüyoruz o da şu, İçişleri Bakanı'na ilginç bir yetki veriliyor düzenleme ile. Buna göre İçişleri Bakanı 'terör soruşturması' açılan bir dernek yöneticisi hakkında derhal görevden uzaklaştırma kararı verebilecek ve yahut dernek faaliyetlerini tümüyle durdurabilecek. Bu şu anlama geliyor, İçişleri Bakanı'na böyle bir yetkinin verilmesi bir şahsa yargının baypas edilmesidir. Zaten Türkiye'de insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, yurttaş hakları, ekoloji mücadelesi yürüten demokratik kitle örgütü böyle bir tehditle çalışamaz duruma getirilmesi, yöneticileri hakkında maddi bir dayanak olsun olmasın, gerekçeli veya gerekçesiz herhangi bir 'terör' soruşturması açılarak dernek faaliyetlerinin durdurulması, demokratik kitle örgütlerine kayyum atanması tek kişinin kararıyla mümkün olabilecek" diye konuştu.

'GENİŞ BİR MUHALEFET VE MÜCADELE ALANI OLUŞTURULMALI'
Bu düzenleme ile keyfi şekilde iktidarın sınır tanımadan hak ihlalleri yürütmesinin önünün açılacağının altını çizen ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, şöyle devam etti: "Dernekleri toplumsal örgütlenmeler içerisindeki zayıf halkalar olarak düşünebiliriz. Bunun bir adım sonrası sendikalar, sonrası meslek örgütleri ardından barolar. Dolayısıyla özellikle son dönemlerde Türk Tabipleri Birliği'ne yönelik baskılar, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı bir takım odalara uygulanan baskılar, baroların dışlanması; derneklerle başlayan bu düzenlemenin diğer örgütlerin ve meslek örgütleri, baroları kapsayacak şekilde genişlemesi mümkün olacaktır.

Düzenlemenin avukatlık ile bağlantısı düşünüldüğünde bu tehlike daha somut bir hal alacaktır. Bu anlamda tüm demokratik kitle örgütlerinin, itiraz eden milletvekilleri ile muhalif partilerle birlikte gerici yasa teklifine karşı mücadele etmesi gerekir. Geniş bir muhalefet ve mücadele alanı oluşturulmalı."

KAPLAN: DEVLETİN SİVİL ALANI ZAPTURAPT ALTINA ALMASI
BEKSAV Eşbaşkanı Canan Kaplan ise düzenlemeyi, "devletin sivil alana müdahale etmesi ve zapturapt altına alması" olarak değerlendirdi. Kaplan, aynı zamanda en temel insan hakları ihlali olduğunun altını çizdi.

Kaplan, "Örgütlenme özgürlüğü ve hak savunucularına yönelik bir saldırı. Öteki tarafından bizim için ya da diğer dernek, kurumlar, vakıflar içinde kitlelerle buluşmanın esnek araçlarından olan ve kazanılmış mevzi olan yerlerin aslında kapatılması tehlikesi demektir. Bir polisin, 'burada da terör suçları finanse ediliyor, propaganda yapılıyor' istihbaratıyla en ufak bir etkinlik yasaklanıyordu, şimdi kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalınabilir" diye konuştu.

'KİTLELERLE BULUŞMAMIZI ENGELLEMEYE ÇALIŞIYORLAR'
Geçen yıl pandemi bahanesiyle 15-16 Haziran Gezi Direniş Etkinlikleri'nin yasaklandığını hatırlatan Kaplan, "Kitlelerle buluşmamızı, kendi üretimimizi kitlelerle buluşturmamızı engellemeye çalışıyorlar. Kürdistan'daki belediyeleri, kazanılmış, kendimizin emek verdiği mevzileri elimizden almaya çalışıyorlar. Demokratik alandaki bütün örgütlülük; dernek, parti, vakıf bunların tamamını engellemeye, kendilerine muhalif her kesimi yalıtmaya yönelik bir saldırı. Komisyonda kabul edilmiş ama yakın zamanda Meclis gündemine gelecektir" diye konuştu.

'DEMOKRATİK GÜÇLERLE TOPYEKUN DİRENİŞ SERGİLEMELİYİZ'
Kaplan, şu ifadelerle devam etti: "Kültür sanat örgütleri bakımından ve sanatçılar olarak zaten parçalı, meslek örgütleri olarak da alanımıza yönelik saldırılara cevap veremez haldeyiz. Dernek ve vakıf etrafında bir araya gelen sanatçılarız, kendi emeğimizi, örgütümüzü, üretimlerimizi halkla buluşturmaya çalışmak amacımız. Bu bakımdan da mesleğimizi icra edemeyeceğiz. Örgütlülüğe dair fikirlerimizi yansıtabileceğimiz bir platformun elimizden alınacağı anlamına geliyor. Buna karşı demokratik güçlerle birlikte topyekün bir direniş sergilemeliyiz."

BAHÇECİ: DARBE ANAYASASININ SINIRLARINI BİLE AŞABİLİYORLAR
SGDF Eşbaşkanı Deniz Bahçeci ise AKP-MHP faşist blokunun bir süredir ezilenlerin haklarına, kazanımlarına ve mücadelelerine yönelik sistemli bir saldırı içinde olduğunu kaydetti. Bahçeci, "Bunu yeri geldiğinde yasal yollarla yapmaya çalışıyor yeri geldiğinde politikalarına yasal kılıflar uyduruyor. 1980'den bu yana Darbe Anayasası ile yönetilen faşist rejim olmasına rağmen AKP-MHP faşist bloku bu yasanın sınırlarını bile aşabiliyor" diye konuştu.

Sokağın eylem ve etkinliklere yasaklanarak, devrimci demokratik derneklerin faaliyetlerinin sürekli kısıtlanarak illegal gösterilmeye çalışıldığını dile getiren Bahçeci, "Sürekli yaşadığımız ve karşılaştığımız saldırılar. Bu saldırılar kendilerini başka biçimlerde tahakküm etmeye çalışıyor; sosyal medya platformlarına getirilen yasaklar, Ticaret Bakanlığı'nın LGBTİ+ ürünlerine getirdiği yasaklar gibi. Birçok alana kadar AKP-MHP kendi ideoloji ve siyasal çizgisine göre ezilenleri yönetmek istiyor" diye konuştu.

'FAŞİZMİN TOPLAM SALDIRI KONSEPTİNE KARŞI TOPYEKUN DİRENMELİYİZ'
Bahçeci, saldırıların faşist rejimin uyguladığı toplam bir saldırı konseptine bağlı olduğunun altını çizdi ve ekledi: "Sosyal medya, sansür yasakları, demokratik kitle örgütlerine yönelik gözaltı-tutuklama terörü, sokakta demokratik söz eylem ve örgütlenme hakkını kullanmak isteyen birçok demokratik örgüte yönelik sistemli saldırılar... Bu saldırı da faşizmin toplam bir saldırı konsepti olarak gelişiyor. Buna karşı da biz, topyekun bir direniş ve mücadele ekseni geliştirmeliyiz."